Anti-otoriteryen ve özgürleştirici olarak tanımlanabilecek özerk ve özgür birey, kendisini geçmişinden ve sosyal dünyasından uzaklaştırıyor, "kendi yargısına dayanan", "kendisinden sorumlu", "gayeyi kendisinde bulan" bir benlik arıyordu. Bu yaklaşım, insanları kendi ahlak evrenlerinin sorumlu merkezi kılarken; sosyal bağları, gelenek duygusunu ve kendini gerçekleştirmenin ötesinde daha geniş gayeleri önemsizleştirerek "duygusal yalnızlaşma ve yabancılaşma" riskini beraberinde getiriyor.