Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Ömer b. Abdülaziz
2. Halifelik Anlayışı ve İlk İcraatları Veliaht tayin edildiğini Halife Süleyman'ın ölümünden sonra onun vasiyetinin açıklanması üzerine öğrenen Ömer b. Abdülaziz, aklından geçirmediği bu önemli görevin kendisine bilgisi dışında ve istişaresiz verildiğini söyleyerek bundan muaf tutulmasını istemişti. Ancak biat merasimine katılanların ısrarı üzerine, istişarenin gerçekleştiğini varsayarak görevi kabul etti (10 Safer 99/22 Eylül 717). Böylece, ciddi bir muhalefetle karşılaşmaksızın halifelik görevini üstlenmiş oldu. Halifeliğin en ağır sorumluluk olduğuna inanan Ömer b. Abdülaziz, Kur'an ve sünneti esas alan râşidî hilâfet anlayışının yeniden hâkim kılınmasının gerektiğine inanıyordu. İlk günlerden itibaren, bunun için gerekli gördüğü tedbirleri almaya başladı. Hz. Peygamber'in ve idarecilikte kendisine örnek edindiği annesi tarafından dedesi Hz. Ömer'in yönetimle ilgili karar ve icraatları hakkındaki yazılı belgeleri toplattırdı. Danışmanlarını Medine valiliği yıllarındaki gibi, meşhur din âlimlerinden seçti. Ayrıca ülkede tanınmış diğer âlimlere mektuplar yazarak onların raporlarını ve tavsiyelerini istedi. Halife olarak biat aldığı sırada protokol kurallarını kaldırması ve kendisi için ayağa kalkılmasını yasaklaması, halktan biri gibi yaşaması ve hutbelerde sadece halifeler için okunan duayı umumi duaya çevirmesi gibi tasarruflarıyla, Emeviler'in saltanat görüntülerine son verip râşidi hilafet anlayışına döndüğünü göstermişti. Ömer b. Abdülaziz, gayretini daha ziyade dahili işlere teksif etti. Halifeliğinin ilk günlerinde at ve erzak göndererek İstanbul kuşatmasını sürdürmekte olan Mesleme'yi geri çağırdı. Halkının can güvenliğini düşünerek Darende'yi tahliye edip halkını Malatya'ya yerleştirdi. Bizans tarafından tahrip edilen Lazkiye şehrini yeniden inşa ve tahkim ettirdi. Maverâünnehir bölgesindeki fetih hareketini de durdurdu. Bununla birlikte Bizans'a saldırı fırsatı verilmemesi için geleneksel yaz ve kış seferleri devam ettirildi. Bu arada Azerbaycan'a saldıran Hazar Türkleri ağır bir hezimete uğratıldı. Pireneler'i aşıp Güney Fransa içlerinde ilerleyen İslâm orduları, Toulouse şehrine kadar ulaştı. İdarî icraatlarına halka zulmeden valileri ve diğer memurları görevlerinden almakla başlayan Ömer, onlardan adı yolsuzluklara karışanları mahkeme önüne çıkararak hak ettikleri cezalara çarptırdı. Onların yerine, kabile ayırımı yapmaksızın, dindarlık ve dürüstlükleriyle tanınan yeni memurlar tayin etti. Atadığı valilerden kabilecilik yapmaya kalkışanları da derhal görevden aldı. Valilik, kadılık ve vergi memurluğu görevlerini, halifelikle birlikte yönetim için dört temel rükün kabul ederek özellikle kadılık görevine, Küfe kadılığını kabul eden Şa'bi gibi hukuk bilgisi yanında züldü ve takvásı ile temayüz etmiş âlimleri getirdi. Omer b. Abdulaziz, valilerin ticaretle uğraşmalarını ve görevleri dolayısıyla verilecek hediyeleri almalarını yasakladı. Onlarla ilgili şikâyetleri tetkik için müfettişler görevlendirdi. Çıkardığı fermanlarla memurlardan şikâyetçi olanların doğrudan kendisine başvurmalarını istedi. Cuma gününü bu davaların görüldüğü mezâlim mahkemesi duruşmalarına ayırdı. Valilerine, herkese eşit davranmalarını emrediyor, onlara şehirlerin asıl imarının, zulmün kaldırılıp adaletin hâkim kılınması olduğunu söylüyordu. Suçluların dövülmesini yasaklamış, hapishaneleri islah ederek suçluları suç çeşitlerine göre ayrı koğuşlara yerleştirmişti. 3. Haksızlıkların Giderilmesi / Reddü'l-mezâlim Ömer b. Abdülaziz, kendisinden önceki Emevî halifeleri, onların yakınları ve devlet adamlarının haksız yere sahiplendiği malların tespitini ve hak sahiplerine iade edilmesini bir devlet politikası haline getirdi. Bu işi kendisinden başlatarak, Halife Muâviye b. Ebû Süfyân tarafından dedesi Mervân b. Hakem'e iktâ edilmiş ve zamanla kendisine miras kalmış olan Fedek arazisini Resûlullah zamanındaki statüsüne çevirdi. Hanımının mücevherlerini ve evindeki fazlalık eşyaları da beytülmale koydurdu. Halifelik görevi karşılığında maaş almayı da kabul etmedi. Ardından hanedan mensupları ve diğer devlet adamlarının haksız kazanımlarının tespiti ve bunların hak sahiplerine iade edilmesi için geniş kapsamlı bir çalışma başlattı. Yakınlarının, bu yüzden kendisini ölümle tehdidine dahi aldırmadan uygulamayı ısrarla sürdürdü. Onun bu uygulamaya karşı çıkan yakınlarını Medine'ye gidip halifeliği şûra sistemine çevirmekle tehdit ettiği de rivayet edilir. 4. Muhalif Gruplara Karşı Siyaseti İç barışa büyük önem veren Ömer b. Abdülaziz, muhalif gruplara karşı âdil ve müsamahakâr bir siyaset uyguladı. Hz. Ali'nin hutbelerde kötülenmesi âdetini kaldırdı, ayrıca onun evladına ve taraftarlarına karşı çok iyi davrandı. Ellerinden alınan emlaki geri verdi, uzun süre ödenmeyen haklarını tazmin etti. Hariciler'le mücadelede de ikna yolunu benimsedi ve bozgunculuk çıkarıp kan dökmedikleri sürece onlarla savaşılmasını yasakladı. Bu arada isyancı Hâricî lider Şevzeb'i ilmi tartışmaya çağırdı. Onun elçileriyle yaptığı görüşmelerde, Süleyman b. Abdülmelik tarafından ikinci veliaht olarak tayin edilmiş olan Yezid b. Abdülmelik'in veliahtlığı meselesi hariç bütün itirazlarında onları ikna etmeyi başardı. Bu mesele için onlardan mühlet istediği; ancak bu süre dolmadan öldüğü bildirilmektedir. Hatta bu âni ölümü şüpheli bulunmuş, halifeliğin ellerinden çıkmasından korkan Abdülmelik evlâdından biri tarafından zehirletildiği de söylenmiştir. Bu siyaseti sayesinde, Hz. Ali evlâdı ve Hâricîler'in yönetimle sulh ve barış içinde yaşamasını sağlayan halifenin, siyasî suçlulara karşı da yumuşak davranıp onları ikna etmeyi tercih ettiği, diğer suçlulara karşı ise sert davranıp onları gereken cezalara çarptırdığı bildirilmektedir. Ömer b. Abdülaziz, Abdülmelik döneminden itibaren âdeta ikinci sınıf müslüman muamelesi gören gayri Arap müslümanların mağduriyetlerini giderdi. Mevâlîden olan askerlere de rızık ve atâ tahsis ederek onları Araplar'la aynı seviyeye getirdi. Seleflerinin onlardan haksız yere almaya devam ettikleri cizye vergisini kaldırdı. Halife, gayrimüslim vatandaşların hukukunu da korudu. Haksız yere ellerinden alınan kiliselerini, evlerini ve diğer mallarını onlara iade etti. Mâbetlerini korumaları için vakıf kurmalarına izin verdi. Kıbrıs, Eyle halkı ve Necran hıristiyanlarının arttırılmış olan vergilerini önceki seviyesine indirdi, din adamlarından alınmakta olan cizye vergisini kaldırdı. Müslümanların ihtiyaçlarından artan devlet mallarının onlara harcanmasını emretti, ziraatı geliştirmeleri için, geçici sürelerle cizyeden muaf tutarak destek verdi. Yaşlı ve muhtaç kimselere hazineden tahsisat ayırdı. Ülkesindeki gayrimüslimleri İslâm'a davet etmeyi en önemli görevlerden sayan halife, onların ihtidası için büyük gayret sarfetti. Davet mektupları ve tebliğ heyetleri göndererek onları İslâm'a çağırdı. Kuzey Afrika'ya gönderilen on kişilik tebliğ heyetinin çalışmaları sonunda, Berberî kabilelerin tamamının müslüman olduğu bildirilmektedir. Onun döneminde Horasan ve Mısır'da da kitlesel ihtidalar yaşandı. Mâverâünnehir bölgesinin yerel hâkimlerinden bazıları, halklarıyla birlikte İslâm'ı kabul etmişlerdi. İhtidâ hareketlerinin yoğunlaşması yüzünden cizye vergisinin hızlı bir şekilde azalmasına aldırmadı; bundan şikâyetçi olan valilerine, kendisinin vergi memuru değil, insanları hakka çağıran davetçi olduğunu söylerdi. Ömer, diğer ülke hükümdarlarına da davet mektupları göndererek onları İslâm'a çağırdı. Hindistan hükümdarlarından birkaçı, davetini kabul edip halklarıyla birlikte müslüman olmuşlardı. Ancak onlar, Hişâm b. Abdülmelik zamanında önceki siyasete dönülmesi yüzünden irtidat ettiler. Halife, Bizans kralına da tebliğ heyeti göndermiş, onunla dinî konularda mektuplaşmıştı. 5. Malî Islahatı Mali ıslahatıyla da dikkat çeken Ömer b. Abdülaziz, çok kısa süren halifelik döneminde önemli bir vergi reformu gerçekleştirdi. Müslümanların müşterek mülkü sayılan haracı arazilerin satışını yasakladı. Önceden müslüman- lara satılmış olan bu nevi araziler için toprak vergisi olarak haraç, mahsulünden de öşür vergisi olmak üzere iki vergiyi birden aldı, Cizye vergisiyle ilgili olarak da önemli bir düzenleme yaptı. Bu verginin sadece gayrimüslim vatandaşlardan (ehlü'z-zimme) şahıs başına alınması, onlardan müslüman olanlardan ise düşürülmesi gerekiyordu. Ancak Irak Valisi Haccac'dan itibaren Emevi idarecileri, zimmîler arasında ihtidâ hareketinin hızlanması üzerine cizye geliri azaldığı için, müslüman olan ve "mevâlî" olarak isimlendirilen gayri Arap müslümanlardan bu vergiyi almaya devam etmiş ve bu haksız uygulamayı giderek bir devlet politikası haline getirmişlerdi. Ömer b. Abdülazîz, müslüman olmanın cizye vergisini düşürdüğünü vurgulayarak, mevâlîden bu vergiyi kaldırdı. Onların cizye vergisinden kurtulmak için müslüman olduklarını söyleyip inançları hususunda imtihana tâbi tutulmalarını teklif edenlere de şiddetli tepki gösterdi. Ayrıca önceki idareciler tarafından konulmuş, ancak dinî bir kurala dayanmayan diğer ilâve vergileri de kaldırdı. Mandaların zekâtı, yer altından çıkarılan madenlerin zekâtı ve gümrük vergisi üzerinde yeni düzenlemelerde bulundu. Deniz ticaretini serbest bırakarak tüccarları buna teşvik etti. Tarıma ve sulama işlerine önem verip halkı işlenmeyen toprakları ihyaya/ imara teşvik etti. Ziraatı geliştirmeleri için zimmîlere cizye muafiyeti uyguladı. İlk İslâm tarihçileri, Ömer b. Abdülaziz döneminde büyük bir maddi kalkınma yaşandığı hususunda müttefiktirler. Onlara göre, halkın bütün kesimlerini içine alan bu maddi refahın en önemli sebebi, halifeye duyulan sevgi ve itimat dolayısıyla, mükelleflerin zekâtlarını ve diğer vergilerini ödemekte duyarlı davranmaları ve bu hususta adeta birbirleriyle yarışmalarıdir. Hatta ülkede zekâta muhtaç müsliman kalmadağı için zekâttan toplanan gelirin esirleri kurtarmaya ve gayrimüslim vatandaşlara harcandığı bildirilmektedir. Yine vergi reformuyla miri/haraci arazilerden alınan haraç geliri artmış, hak sahiplerine yapılan ödemelerden artan miktardan, esir kurtarma, borçlulara yardım, fakir bekârları evlendirme fonları oluşturulmuştur. Bütün özürlülere maaş bağlayan ve onlara yardımcılar veren halife, fakirler ve yolcular için aşevleri inşa ettirmiş, işlek yollar üzerinde belirli aralıklarla, yolcuların bir gün ücretsiz olarak kalabilecekleri konaklar yaptırmıştır. Batılı tarihçilerden bazıları da, onun maliyeyi düzelttiğini kabul etmekte, bu başarıyı, özellikle haraç vergisi üzerinde yaptığı düzenlemeye ve fetihleri büyük ölçüde durdurup iç barışı sağlayarak hazineyi savaş ve isyanları bastırmaya harcanan maddî külfetten kurtarmasına bağlamaktadırlar. 6. Vefatı ve Şahsiyeti Kısa iktidar dönemi İslâmî idare anlayışının yeniden tatbikata konulduğu bir safha olarak kabul edilen Ömer b. Abdülaziz, otuz dokuz yaşında Humus'a bağlı Deyrüsim'ân'da öldü (20 veya 25 Receb 101/5 veya 10 Şubat 720). Halifeliği ancak iki yıl beş ay sürmüştü. O, adaletinde anne tarafından dedesi olan Hz. Ömer'e, züht ve takvâsında Hasan-ı Basrî'ye, ilim bakımından da Zührî'ye benzetilmiştir. Alimler, onu mehdi, I. (VII.) asrın müceddidi, râşid halifelerin beşincisi, zamanında yaşayan insanların en hayırlısı kabul etmişlerdir. Halifeliğinde çok sade bir hayat sürdüğü, seleflerinin yaptırmış oldukları saraylarda oturmayı uygun bulmayıp Hunâsıra'ya yerleşerek zamanının çoğunu orada geçirdiği, resmî ve sivil heyetleri genellikle orada kabul ettiği bilinmektedir. Kamu mallarını yetim malına benzetir, beytülmali kendisine bırakılan bir emanet kabul eder ve mali kendisine hususunda oldukça hassas davranırdı. Ömer b. Abdülazîz, aynı zamanda dönemin en ünlü din âlimlerindendir. Güvenilir bir hadis râvisi, seçkin bir fakih, dirayetli bir kelâmcı olarak tanıtılır. Abdülkāhir el-Bağdâdî, onun tâbiîn kuşağında Ehl-i sünnet kelâmcılarının ilki olduğunu ve Kaderiyye'yi red için bir risâle yazdığını söylemektedir.54 Henüz bir araya getirilmemiş sahih hadisleri kaybolmaktan kur- tarmak için, hadislerin tedvini işini resmen başlatmak suretiyle, İslâm'ın ikinci kaynağı sünnetin derlenme- sinde önemli bir görev üstlenmiştir. Din âlimlerinin ölüp gitmesiyle hadislerin yok olmasından endişe duy- duğunu söyleyen halife, valilere ve tanınmış âlimlere gönderdiği mektuplarda, Hz. Peygamber'in hadis ve sünnetlerinin yazılmasını istemişti. Dönemin en önemli âlimlerinden İbn Şihâb ez-Zührî'nin bu emir üzerine derlediği hadis mecmualarını çoğaltıp çeşitli bölgelere gönderdi. Halifenin Süryânîce yazılmış bazı tıp kitaplarını Arapça'ya tercüme ettirdiği de bilinmektedir.
·
153 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.