Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Kent hayatı, insanın, insanî macerasının somutlaşmış halidir diyebiliriz. İnsanın birey olarak kendi içinde taşıdığı çelişkiler, onun toplum hayatında da somutlaşıyor ve aynı çelişkiler onların bir arada yaşamaları halinde de ortaya çıkıyor: şuna bakılsın: mescitler ve genelevler, meyhaneler ve aşevleri, hırsızlar ve emekçiler, veliler ve fahişeler, âkiller ve meczuplar, kulübeler ve apartmanlar.. yan yana, iç içe, birbirlerini kollayarak, dahası birbirlerini himaye ederek aynı kentin seması altında himaye buluyorlar. İşte böylesine bir ortamda, bu ateşi avucunda tutmak zorunda kaldığını, ateşi avucunda tutarken, gene aynı avucundaki buzu eritmeme görevini üstlenmiş olduğuna bakarak o sırat köprüsünü geçmeye hazırlandığını düşünüyorsun: demek oluyor ki, bir kentli, sürekli biçimde böyle bir sırat köprüsünün üzerinde duruyor. Zor bir işin üstesinden gelinmesi gerekiyor: insanın, insan olduğunu ona hatırlatan ve onun sürek- li biçimde bir sınavda olduğunu ona duyuran bu zorluk değil mi: o, bir damdan ötekine sıçrarken; ekmeğini kazanırken, helalin ve haramın kıl denli ince sınırlarını gözetmek zorundadır: onu murakabeye sürükleyen de bu zorunluluktur. O, zaman zaman kent hayatının bu zorunluluklarının dışına çıkma ihtiyacını hissedecek ve kendini yenilemenin yolunu arayacaktır.
Sayfa 97 - İz YayıncılıkKitabı okudu
·
45 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.