Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Kırsal kesimde ölüm hayatın içindedir. Dün çocuğunun oynadığı hayvanı, bugün kendin kesersin, hep beraber yersin. Uzaktakı başrol oyuncum, kuzenim Mehmet Emin öldüğünde, cenaze törenlerinin ve yüzyıllar içinde oluşmuş bütün o ritüellerin ne kadar önemli olduğunu anladım. Cenazeye kentten gelenler ortalıkta şaşkın şaşkın dolanırken, tüm kasabalılar hatta en fazla acı çeken yakınla bile, bu acı olay karşısında bir tevekkül geliştirebilmiş gibi, ne yapılacağını, hatta ne hissedileceğini, tüm bunlarla nasıl başa çıkılacağını adeta biliyor gibi görünüyorlardı. Sanki içlerinde bu beklenmedik olayı yerleştirebilecekleri hazır bir bölge var gibiydi. Çünkü ölüm orada hayattan kentte olduğu kadar kopuk değil. Ölüm karşısında ister istemez birtakım refleksler, acıyı bir nebze de olsa dindirebilecek, sağaltabilecek ritüeller oluşmuş. Bu ölümle iç içe yaşamaktan gelen bir şey. Orada kurban çoğu zaman, çocukların gözünün önünde kesiliyor. Biz çok sevdiğimiz koyun kesilirken sırıtarak seyrederdik, hatırlıyorum. Panayırlarda çevirme yaparak yenen kuzular açıkta herkesin gözü önünde kesiliyor. Et yediğin zaman o etin nasıl bir süreçten geçip önüne geldiğini bilerek yiyorsun. En azından yüzleşerek, vicdan muhasebeni, hesaplaşmam yaparak, sorumluluğunu üstlenerek yiyorsun. Hayvan kapalı kapılar ardında kesilip şık bir tabakta yumuşatılmış olarak önüne geldiğinde, belki yüzleşmekten yırtıyorsun, ama sonra ölümle bir şekilde yüzleştiğinde sudan çıkmış balığa dönüyorsun. Ölüm hayattan bu kadar koparılmamalı... Ölüm karşısında gösterilen reaksiyonlar hem insan hem de kültür hakkında çok bilgi taşır ve sonsuz bir çeşitlilik içerir.
·
18 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.