Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

479 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
55 günde okudu
RUH PROLETERYASININ ÇÖKÜŞÜNE DAİR
Parıltılı oyunlar istemiyorum, çamura batmış suratların, düşünce deposunda yer kalmamış kahramanların oyunlarını istiyorum. 55 günlük bir yaşam savaşı içinde kalmış bulundum. Bazen 10 gün dokunmadım kitaba. Sanki kendi hayatımın telaşı sona erecekmiş gibi, sakin bir zihinle okuyacakmış gibi kandırdım kendimi. Sonra zihnimin, düşüncelerimin rahat kalmasına izin verilmediğini anladım. Devam kararı aldım oyunlara... Hayatımın oyunlarına ve Hikmet'in oyunlarına... Neler neler yazılmış kitap üzerine. Ne incelemeler ne alıntılar eklenmiş. Şimdi yazdıklarım ve yazacaklarım ne kadar eksik ne kadar fazla burada? Kısa, basit bir incelemeye neler sığdırabilirim ki? Kaç tanesini yazıya dökme gayretini göstereyim? Hangi teknikleri kullanayım; bilincimi akıtayım mı, üst kurmaca mı ekleyeyim, düz bir şekilde anlatayım mı? Neyi tamamlamak istiyorum? Kitap tamamlamış yazı kısmını. Tekniğini, yöntemini yazmış. Savaşı anlatmış. Geriye kalan vazife, enkazı sırtlamaktır bu topraklarda benim için. En küçük bir yer açamazken bu oyunlar dünyasında, kendimi günde yüzlerce defa kandırırken, Hikmet'in oyununun ne kadarını yükleneceğim? Sorular... Sorular... Sorular... Sorular bir kenarda dursun. Beklesin beni. Daha çok bekleyecek. Asırlar boyu da süzecek kendini oyunlar için. Gerçeklere ulaşmanın yolu budur işte! OYUN! OYUNLAR! Oyunlar için neler yapılmaz ki. Beni gerçeğe götürsün, ben bin tane oyun yazayım. Bin az olur on bin! Hikmet Ben-ol. Tanıştırayım: Arkadaşım. Herhangi bir bedende mevcut değildir maalesef. Duyguları vardır ama olmaz mı. Kendini oyun yazarı olarak görmektedir. Ben ise ona emekli bir oyun yazarı gözüyle bakarım. Küçük bir gecekonduda kalmaktadır fakat burada duvarlar, çatı, kanepe, radyo mevcut değildir. Sözün kısası arkadaşlarımdan biridir işte. Bazen kendini, yazdığı oyunun kahramanı olarak görür. Kızmam ona. Oturur izlerim. Beni de katar oyunlarına. Yeter Hikmet diyorum, yetmez diyor. "Gerçeklere ulaşmalıyız" diye diye beni oyunların içine atıyor. Şikayetçi miyim, asla! Hikmet'in Ben-olma yolunda ona yoldaş oluyorum işte, daha ne? İşte, tehlikeli oyunların içindeyiz. Mesele, oyunlarımızın oluşumundan itibaren, bunalımların, kavganın, zihin kavgamızın ve bize gerçeği çok görenlere karşı çatışmanın, espiri ve iğnelemeye başvurarak ayakta kalma çabasının son demlerine kadar olan kısmıdır. Bu son demler de oyunun son perdesidir. Mesele gerçekten de bundan ibrettir. Ama bu süreç o kadar geniş olabilir ki oyunun başını, ortasını unutmak da mümkündür. Oğuz Atay'ı sadece post-modern yazar, aydın bunalımlarını anlatan yazar diye tanımlamak akıla, mantığa ve oyunlara sığmaz. Oğuz Atay, sadece kendi bilgi birikimini değil, içi dolup taşan insanların anlatamadıklarını anlatmıştır. Şahsi olarak ifade ediyorum, içimde ne kadar saklı kalan, benim bile unuttuğum kelimeler varmış. İşte yazarın çabası: kelimeler. Bazı anlamalara gelmeyen kelimeler. "Fakat, Allah kahretsin, insan anlatmak istiyor albayım; böyle budalaca bir özleme kapılıyor. Bir yandan da hiç konuşmak istemiyor. Tıpkı oyunlardaki gibi çelişik duyguların altında eziliyor. Fakat benim de sevmeğe hakkım yok mu albayım? Yok. Peki albayım. Ben de susarım o zaman. Gecekondumda oturur, anlaşılmayı beklerim. Fakat albayım, adresimi bilmeden beni nasıl bulup anlayacaklar? Sorarım size: Nasıl? Kim bilecek benim insanlardan kaçtığımı? Ben ölmek istiyorum sayın albayım, ölmek. Bir yandan da göz ucuyla ölümümün nasıl karşılanacağını seyretmek istiyorum. Tehlikeli oyunlar oynamak istiyor insan; bir yandan da kılına zarar gelsin istemiyor. Küçük oyunlar istemiyorum albayım." (Sayfa259) Leyla ile Mecnun dizisinde Yavuz bu bölümü okur ve diğer kitaplarıyla beraber bu kitabı da yakar. İçimde her zaman o kitabın yarım kalmışlığı kalır. Sayfa 259'dan sonrası okunmadı. O oyunun devamına ihtiyaç duyulmadı belki de. Ben ise 259'dan sonrasını daha da merak ettim. Ne kadar merak ettiysem, ne kadar çaba gösterdiysem oyunları izlemek için, o kadar gecekonduya hapsettim kendimi. Sevgi'ye kızdım, Bilge'yi aradım. Albay ile oyunlar yazdım durdum. Gecekondumun duvarlarına tarihimden ekledim önemli önemsiz anektodları. Albay. Hüsamettin Tambay İki nokta üst üste Hikmet'in yol arkadaşı Yoldaş. Düşünceleri, düşleri anlayan nadide şahsiyet. Ben ise zihni dağınık bir varlığım. Yaratık. Oluşum. Ne yazdığımı ne ettiğimi ben de bilmiyorum sayın kitap inceleme okuyucusu. "Amma yaptın sen de" diyorsun belki. Belki de buraya kadar okumadın bile. Şimdi bunları yazarken, yaş da 21 olmuşken şu sularda, 21 yıl önce bugün Hikmet'in, Albay'ın arkadaşı dünyaya gelmiş bulunmakta. Sahne hazırlanmış, dekor eksikliği mi var ne? Neyse. Bir insana benzeyen, benzediğini iddia eden biri doğmuş oldu, ondan önce doğan yüz milyarlarca birileri gibi. Şimdi kendi oyununu yazmaya çalışıyor. 21 perde yazdı. Kaç perde kaldı albayım? Sayfalarımı boş yere harcamak istemiyorum. Ama boş yere harcadıklarım sayesinde dolduruyorum diğer sayfaları. Bu da bir oyun değil midir? Sorarım albayım, sorarım ey insanlar! Benim oyunumun gerçeği, boş yere harcanan anıların, mutlulukların, hüzünlerin ve aşağılanmaların arasında, zihnimin hangi gecekondusunda bitecek? 23.59 (Oyuncular çıkar) (Perde yine açılmak üzere tekrar kapanır) Oyuna kısa bir ara! . . . 00.00 (Perde açılır) (Oyuncular girer) (Oyun devam eder) . . .
Tehlikeli Oyunlar
Tehlikeli OyunlarOğuz Atay · İletişim Yayıncılık · 202230,9bin okunma
·
82 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.