Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Hikmet ile Bilge
Sokağa çıktıklarında, kapanan iki kapının sesi kaldı yalnız aklında; biri hafif, biri sert. Bir su birikintisinin üstüne basmadan geçtiklerini hatırladı sonradan. Bir şeye şaştı galiba: Çöp tenekesinden fırlayan kediye. Bir süre iki yanına baktığına göre, caddenin birinde karşı kaldırıma geçmiş olmalıydılar. Kimseyi hatırlamadığına göre, sokaklar boştu herhalde. Pencerelerdeki ışıklara da baktı galiba. (Onlara her zaman bakardı.) Havadan sudan da konuşmadılar. Nereye gidelim de demediler. Ne düşüneceğini, ne diyeceğini bilemeyen insanlar gibi de değillerdi ki, hava soğuk bile demediler birbirlerine. Binalara yakın yürümüş olmalılar ki, zemin kat duvarlarının mermerlerini hatırladı Hikmet sonradan. Uzun süre konuşmadıklarına göre, içlerinden bir şeyler geçiriyorlardı herhalde. Hikmet, sonradan bunu da düşündü. Bilge ile yürürken bilemediği birçok şeyi, sonradan da bilemedi. Meselâ, yıldızlara baktığını hatırlıyordu. Peki, binalara neden öfkelenmişti sonra? Oysa, sigara tablaları odadan çıkarılırken yatıştığını hatırlıyordu. Bilge’nin teklifiyle sokağa çıktıklarını da aklından geçirmiş olmalıydı. Bu düşünce ona, muhakkak biraz heyecan vermişti. Korkulu bir heyecan, içinde yanılma payı büyük olabilen bir heyecan. Belki de heyecanlandığını düşünmeğe korkmuştu. Gene korkudan, Bilge’nin ona sokulduğunu hissederek, durumu kolayca açıklamak için, hava soğuk diye düşünmüştü. Sonra neden ana caddeden sapmışlardı peki? Hem de, Bilge’nin sokağına çıkmadığını çok iyi bildikleri bir sokağa girmişlerdi. İşte tam o sırada binalara öfkelenmeğe başlamıştı. Ana caddeye dönmüşlerdi yeniden. Demek bazı şeyler düşünüldüğü gibi sonuçlanmamıştı. Bilge, birden utanmış mıydı? Yani, Bilge mi sürüklemişti o karanlık sokağa onları? Belki de Bilge, gereken cesareti veremediğini düşünmüştü Hikmet’e. Ya da Hikmet, birden Bilge’nin utandığını ve sokaktan çıkmak istediğini anlamıştı. Evden çıkarken yarım kalan öfkesine sığınmakla, bütün olup bitenleri anlamazlıktan gelmişti. Herhalde, Bilge’nin bu kadar yakınında olmasını yorumlamaktan daha kolay bir işti öfkelenmek. Öfkelenip de binalara hemen saldıracak değildi ya. Oysa bu yakınlık, hemen çözümlenmesi gereken bir meseleydi. Ah bir bilebilseydi bütün bunları! İkisi de ellerini yana sarkıtmış yürüyorlardı. Ara sokaktan çıkarken, sağ elini –Bilge’ye dokunmak isteyen elini– bütün gücüyle yumruk yaptığını hatırladı sonradan. Mermer kaplamalı zemin kat duvarına da aynı eliyle vurmuştu. Allah kahretsin! Bu davranış da çok çok kolaydı. İşte o zaman Bilge’yi istediğini ve bütün bunları, korkusundan yaptığını sezmişti herhalde; anlamasa da sezmişti. Sonra, olaylar birden hızla gelişti. “Bütün hepsini yıkmak istiyorum,” diye söylendi Hikmet. “Yıkabilir miyim dersin?” “Gerçekten yıkmak istiyor musun?” “İstiyorum,” dedi. “Çok istiyorum.” “Çok istersen olur,” dedi Bilge. “İstersen yaparsın.” Sen istersen yaparsın. Sen istersen her şeyi yaparsın. Karanlık sokağın başına gelmişlerdi gene. Köşeyi yavaşça dönerek sokağa girdiler. Bilge çok yakındı Hikmet’e; köşeyi dönerken kolları birbirine çarptı. Sen istersen her şeyi yaparsın.Kısa bir sokaktı; öteki ucu yaklaşıyordu. Yürüyorlardı. Hikmet, boğuk bir sesle, “Koluma girer misin lütfen?” dedi. Bilge hemen sokuldu, başını Hikmet’in omzuna dayadı. Hikmet hafifçe eğilerek onu saçlarından öptü
Sayfa 162 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
·
44 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.