Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Görüyorsunuz, ben hiçbir şekilde, Gustave Flaubert'in söylediğini söyleyemem, "Madam Bovary ben'im" diyemem; diyenlere de karşı çıkamam. Konu çok karmaşık. Örneğin, bir gerçeğin romana nasıl girdiğini araştıralım. Les Beaux Quartiers'ye değin küçük bir öykü anlatayım size. Beaux Quartiers'de tüyler ürperten bir bölüm var. Sevdiği kadının aşağılandığını, yıkıma sürüklendiğini gören kişi, bunu yapan adama, polise öfkelenir ve onu öldürür, son derece vahşice öldürür. Kuşkusuz, böyle vahşice bir cinayetin işlenmesine katılmadım, yani gözlerimin önünde böyle bir cinayet işlenmedi. Ancak, cinayetin anlatılmasında ayrıntılara dek inebilmemin nerden kaynaklandığını çok iyi biliyorum. Bir tür bindirmedir, kayıttır bu, görülenin düş gücüyle birleştirilmesidir. Çok satan bir sabah gazetesinin polis muhabiriydim bir zamanlar. Onsekizinci Bölgede, kilisenin yanındaki küçük bir apartmanda cinayet işlenmişti ve ben polis muhabiri olarak olay yerine gittim. Tam bir küçük burjuva dairesiydi; sessiz, insanların düzgün bir yaşam sürdürdükleri bir daire. Ama o gün, bu dairede oturan adam kayıplara karışmıştı. Karısına gelince, kocası doğramıştı onu, görevliler parçalarını topluyordu. Daireye girdiğim o anı hiç unutamam, tam içeri adımımı atmıştım, cesedin parçalarını bir araya getirmeye çalışan doktor Paul bana dönüp, "iki metre kadar bağırsak eksik" dedi. Les Beaux Quartiers'de bu olayın esamesi yok, ama romanımda anlatılan o vahşi cinayet sahnesi burdan kaynaklanıyor, o cinayet sahnesi, bir zamanlar tanığı olduğum bu öykünün, bu korkunç öykünün yansımasıdır. Otuz yıllık bir ortak yaşamdan sonra karısını öldüren adam, sanırım, ertesi gün, Havre'da, kızının mezarı üstünde kendini öldürdü. Vahşet, yaşantının doğal bir parçası, en sessiz, en durgun insanların yaşamında bile yer alabiliyor. Karşılaştığım bu olay beni çok etkilemişti, öteki gazeteci arkadaşlarımdan daha çok etkilemişti. Benim gördüklerimi onlar da görmüşlerdi, ancak onlar olaya tıpkı bir dadacı gibi yaklaşmışlardı. Katilin yatak odasında, baş ucundaki masada, belki bir önceki geceden kalma, Baudelaire'in Kötülük Çiçekleri duruyordu. Haberi süsleme yönünden ne büyük olanak: kalkıp, işte her cinayetin altında Baudelaire çıkıyor diyebilirsin. Nitekim öteki gazeteci arkadaşlarımın çoğu haberlerini böyle süslediler.
Sayfa 24 - deKitabı okudu
·
207 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.