Ülkemizde "teminat ve kefalet bankacılığı" diye de ifade edilen, daha kaba tabirle "tembel bankacılık" ya da "plaza bankacılığı" da denen bir bankacılık anlayışı var. Yani, teminatınız yoksa ya da yetersizse, bankalar kolay kolay nakit akışınızı inceleyip, ona güvenip de size kredi vermiyor. Tabii böyle bir ortamda şirketlerin teminat olarak kullandığı gayrimenkullerin değerlemeleri son derece önemli hale geliyor. Çünkü bu değerlemeler firmaların ne kadar kredi kullanabileceğini ve dolayısıyla ne kadar iş yapabileceğini belirliyor.
Reel sektör temsilcilerinin şikayeti şu: Bankalar, bağımsız çalışması gereken teminat değerleme şirketlerini baskı altına alıyor. Değerlemelere müdahale ediyor, çoğu kez zorla düşük göstererek kendi risklerini azaltma yoluna gidiyor. Ancak bu durum firmaların krediye erişimini sınırlıyor.