bu türk edebiyatı için öyle kilit bir alıntıdır ki, sadece iki cümleden bile insanın varoluşsal boşluğunun ona ne düşündürebileceğinin sınırlarını içeriyor bence. insan, içinde derin bir boşluk hissettiği zaman onu neyle veya kimle olursa olsun kapatmak isteyebiliyor bazen. bu yüzden hepimiz bir gün aylak adam veya aylak kadın gibi olabiliriz.
Kaldırımlar, öylesine yerlerdir ama içimdeki benin benle boğuştuğu, sessiz savaşlara ev sahipliği yaptığı yerlerdir aynı zamanda. Ahhah tek başıma yürüyünce kaldırımlar dostluk yapmaya başlıyor. Kaldırımlarda öylesine konuştuğumuz belki de bir başka kaldırımda aranan gözlerdir. Bir kaldırım bile bazen anlam taşıyabiliyor. :)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.