“Hayat ölmüş birinin başında çalan radyo gibidir.” Bu söz beni içine hapsetti. Bir iki defa tekrarladım sözü:”Hayat ölmüş birinin başında çalan radyo gibidir.” Bu söz beni üşüttü, ürperdim. Hemen hayallere daldım. Bir ev, biraz eski stil hatta 90’lardan kalma bir ev hayal ettim. Sanırım radyoyu o zamanlar dinliyorduk. (Gerçi bizde hâlâ TRT nostaljik radyo var neyse. ) o radyo çalarken yere yığılmış bir beden hayal ettim. Ölümün sessizliği ve Türk sanat müziğinin eşsiz huzurunun devamlılığı ürkütücüydü. Aslında bir dinginlik ve rahatlama da var ama ürkütücü bir dinginlik hali. Hem bir şeyler sona ermiş hem de kaldığı yerden hiçbir şey olmamışcasına devam ediyordu. Kült bir filmin başlangıcı veya sonu gibiydi, çarpıcı bir başlangıç veya son. Yeteneğine sağlık, bu inceleme içime işlemeyi başardı.