Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

750 syf.
·
Puan vermedi
Bu kitap yakın tarihimizi anlatan en iyi kitaplardan diyebilirim. Kitabın en iyi olmasında birkaç neden var: 1. Kitap Atatürk'ü tüm yönleriyle ele alıyor (Olumlu olumsuz her yönü) 2. Atatürk'ün veya yakınlarının bir görüşünü aktarırken bu görüşün tam zıttı olan görüşleri de aktarıyor ve kendi görüşünü de belirtiyor. 3. Kitabın anlatımı gayet sade ve anlaşılır ve ayrıca roman anlatımı havası da var. Bazen okurken roman okuyor hissine kapılabiliyorsun. 4. Atatürk'ün kişiliğini çok iyi çözümlediği görülüyor. Mustafa Kemal'in en önemli özelliği toplumun öyle yavaş yavaş yenileştirilmesi taraftarı olmaması. Yani toplumu bir anda değiştirme taraftarı. Şimdi bir anda değiştirmek için de kendisinin bu konuda tam yetkili olması gerekiyor. Daha doğrusu kendi politikalarını kendi düşüncelerini uygulayabilmek için tek yetkili olmak düşüncesi var ve bu düşüncesini de başarıyor. İşte en yakın arkadaşlarıyla ayrılmalarının en önemli nedeni bu. En yakın arkadaşları diyorum birkaç arkadaşı dışında Atatürk 1923'ten sonra en yakın arkadaşlarının çoğu ile yollarını ayırıyor. Örneğin Ali Fuat Cebesoy askeri okuldan en yakın arkadaşı ve hatta Mustafa Kemal'in askeriyede bir yer edinmesinde Ali Fuat Cebesoy'un konumu etkili oluyor çünkü Ali Fuat Cebesoy'un babası da sayılan bir asker. Ancak Ali Fuat Cebesoy 1923'ten sonra Kazım Karabekir paşalarla birlikte Terakkiperver Cumhuriyet fırkasına kuruyor. Ancak 1932 de meclise giriyor tekrar. Şunu da ifade edelim ki Mustafa Kemal emir komuta altına alınamayan birisi. Mesela Çanakkale çarpışmalarında bazen silsileyi takip etmeden yazışan birisi. Yani kurallarla arasının pek iyi olduğu söylenemez ancak kendisi kuralcı bu arada. Kitapta da buna değinilmiş zaten kendisinin söylediği çoğu şeyi kendisi uygulamıyordu diye. Milli mücadeleden sonra arkadaşlarıyla ayrılmasının nedeni kendisinin görüşlerinin en doğru görüş olduğunu ve kendisinin diğerlerinden çok daha zeki olduğunu düşünmesi. Bu düşünceden dolayı da kendisinin başa geçip sorgusuz sualsiz kendisine itaat edilmesini istiyor ki 1938 yılına kadar böyle oluyor. Bu durumla ilgili yazar Türklerin emir ve sertlikle yönetilmeye alışkın oldukları için bunu çok yadırgamadıklarını ve buna çok hızlı bir şekilde adapte olduklarını düşünüyor ki haklı görünüyor. İlginç bir nokta da Atatürk gündüzleri genellikle uyuyor geceleri ise uyanık (Atatürk'ün sofrası). Uyumadığı zamanlar var bu zamanlar büyükelçi ya da herhangi bir devlet başkanını karşılayacağı zamanlar. Kitapla ilgili birkaç alıntı şöyle: "Bir kimsenin Atatürk'ü değerlendirmesi, en nihayetinde, o kimsenin Avrupa'nın Aydınlanma çağında, geniş ölçüde din adamlarına karşı olanların şekillendirdiği çağdaş uygarlığı nasıl değerlendirdiğine bağlıdır. Atatürk de onlar gibi hissediyordu." #226944092 "Atatürk yetenekli bir komutan, kurnaz bir politikacı ve son derece gerçekçi bir devlet adamıydı. Hepsinden öte, Aydınlanma çağının bir insanıydı. Ve Aydınlanmayı yaratanlar evliyalar değildi." #226939459 "Atatürk'ün Türklerin ulusal kahramanı olduğundan kimsenin kuşkusu yoktu. Onun rejimini beğenmeyenler bile ülke topraklarından yabancı işgalcileri kovan bir "Halaskar Gazi" olduğunu kabul ediyorlardı. Yanıtlanması gereken tek soru, onun vizyonunu paylaşan ve reformlarını destekleyenlerin kaç kişi olduğuydu." #226938537 "Türk halkı otoriteyle yönetilmeye alışıktı..."#226751033 "Hepsi de Türk milliyetçisiydi ve çoğu çağdaşlaşma yanlısıydı. Liberal görüşlü oldukları kuşkuluydu; aralarındaki tek ortak nokta, Mustafa Kemal'in Başvekil İsmet Paşa aracılığıyla kullandığı iktidar tekeline karşı çıkmaktı." #226709435 "Mustafa Kemal Nutuk'ta (1927), doğu illerine yaptığı geziden dönünce, kendisi karşılayanlar arasında onların olmamasına şaşırdığını ve hemen orada, bir komployla karşı karşıya olduğu kanısına vardığını söyleyecekti.2 Aslında karşı karşıya olduğu, Türkiye'nin önde gelen milliyetçi liderlerinden bazılarının ülkenin değişim sürecinde söz sahibi olma haklarını savunan son bir kararlı duruştu." #226708348 "Haddi tabiiye, haddi meşrua rücu edelim. Haddimizi bilelim," dedi Mustafa Kemal, "Binaenaleyh Efendiler, biz hayat ve istiklal isteyen milletiz. Ve yalnız ve ancak bunun için hayatımızı ibzal ederiz! " [Haddimizi bilmeliyiz ve yaşamımızı ancak bağımsızlık uğruna feda etmeye hazır olmalıyız] Kendisinin ve ardıllarının dış politikasının temelini bu görüş oluşturacaktı. #226429612 "Anadolu insanları ... katı kurallı liderlerin ardından gitmeye alışıktı ve Mustafa Kemal de bunu sağlıyordu." #226362073 "Ülkedeki asker politikacıların sayısı yeterinden fazlaydı. Ayrıca kendilerini politika ve diplomasi konularında uzman olarak gören avukatların, doktorların, dişçilerin ve veterinerlerin sayısı hiç de az değildi. İşte Mustafa Kemal bu her şeyi bilen, kavgacı, inatçı, eşitlikçi kitleyi yönetmek zorundaydı. İnsanların arasından yalnızca yetenekli değil, aynı zamanda kendi liderliğine boyun eğecek olanları bulmak zorundaydı. Çoğunun bir kenara atılmış olması şaşırtıcı gelmemeli." #226261586 "En iyi çözüm yolu düşmanı bölmek ve yabancı dostlar edinmekti. Mustafa Kemal tüm yeteneklerini bu işe adadı. Önce bir diplomat ve politikacı, ardından bir asker olmak zorundaydı. Tehlikeli vaatlerden kaçınmak için yeterince sabırlı ve kurnaz olmalıydı. Arkadaşlarının çok azı bu gereksinimlerin önemini ya da Mustafa Kemal'in bunları karşılayacak yeteneklerini anlayabildi." #226261371 "Başkalarına söylediklerini, genellikle kendisinin yapmadığı doğrudur. Özel yaşamında kadınları hiçbir zaman kendisiyle eşit olarak görmemişti. Belki de yabancı ülkelere yolculuk yapmamasının nedeni, kendi halkını yönlendirdiği dünyada rahat edemeyeceğiydi." #226943377 "Kuramsal olarak demokrattı, ama kendi kültünü yarattı ve her zaman haklı olduğuna içtenlikle inandı. Mantığa saygı duyarken, mantıkdışı alışkanlıklarını sürdürmekten vazgeçmedi. Her şeye karşın, hümanist ve evrensel bir dünya görüşü vardı." #226943535 "Atatürk halkına pozitif, laik bilginin verilmemiş olduğuna inanıyordu. Müslüman toplumlarda gözlemlenen cehaleti, bilginin sınırlarını zorladığı ülkelerden bilgi akışını destekleyerek ortadan kaldırmaya çabalıyordu." #226943215 "Yayıncısı Falih Rıfkı Atay, Kemalizmi İslamiyet'in reformu olarak tanımlarken, dinin ibadet kuralları dışındaki bütün kurallarını iptal eden bir reform olduğunu söylemişti. Gerçekten de uygulamada böyle oldu. Türk Müslümanları ibadetlerini sürdürdüler ve Mustafa Kemal ne en yakın dostlarının ne de halkın özel ibadetlerine karıştı." #226942734 "Siyasal ilkelerin değişmesi uygulamaları pek fazla etkilemedi. Kuramsal olarak Büyük Millet Meclisinin temsil ettiği egemenlik padişahtan halka geçmişti, ama egemenliği elinde tutan cumhurbaşkanı olarak Atatürk idi. Başbakan ise yalnızca unvanı değişen sadrazam idi. Valiler yörelerin efendisiydi ve müfettişler de bölgeleri yönetiyordu. Son padişahlarla kıyaslanınca, disiplinin daha sıkı olduğu görülüyordu. Gerçi cumhurbaşkanı, bakanlar ve memurlar yasaların üzerinde değildi, ama sultanlarla nazırları da değildi. Yine de, onu yaratan Fransız Devriminin çalkantıları sırasında fazlasıyla ihlal edilmiş olmasına karşın İnsan Hakları Bildirgesi ne kadar önemli idiyse, Atatürk'ün cumhuriyetçi ilkeleri de o kadar önemliydi." #226942069 Açık kafalı din düşünürleri kutsal yasaları farklı yorumlayabilir ve açıklayabilir, ama bunların geçerliliğini yadsımak, bir Müslüman için devrimci bir harekettir. Atatürk, 1924 yılında hilafeti kaldırdıktan sonra işte bunu yaptı.#226942555 Eleştirilere izin verirken, dini tepkinin bundan yararlanmayacağından emin olmak istiyordu. Ne var ki, Türk halkının çoğunluğu her zaman hoşnutsuzluğunu dini terimlerle anlatmaya alışmıştı. Onlara göre yoksulluk dinsizliğin sonucuydu; zenginlik ise İslam yasalarına uyarak elde edilebilirdi. #226839238
Atatürk: Modern Türkiye'nin Kurucusu
Atatürk: Modern Türkiye'nin KurucusuAndrew Mango · Remzi Kitabevi · 2004572 okunma
·
69 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.