"Tuhaf bir yaratıktır bu İshak. Yıllardır bir işi var. Aylı gecelerde ağaca konup yeryüzünü gözetler. Tahtakuruları gibi alışkanlıklarının alçak duvarları arasında yaşamayı seven bir yığın insanın çekip iyimser bir çamura batırdığı teraziyi dengede tutmaya çalışıyor. Bugüne kadar oldukça başarı ile yürüttü işini. Hep bu garip gözleri. O iki parıltı sarsıntısız görünen hayatımızın gizli bir köşesinde karanlık iki iğne deliğidir. Öbür yanına sonsuz bir görüntü evreni iletiyor. Bir anlam piresi gibidir İshak. Uzak yerleri atlar. Ama hep bu daldan yeryüzünü gözetler. Onu çok eskiden buldum. Kolayca tanıştık. Bu tümseğin eski günlerini de biliyor. Bana anlattı. Dinlemek İstersin değil mi! Yo, yo, gülme! Hakkımda neler düşündüğünü biliyorum ama açıklamanı istemem. Biliyorum. Neyse. Bu tümseğin eski günleri. O çürümüş, eski bir kıta gibi buraya gömüldü. Bu çizgi geniş bir çöküntünün, ve karın altını dolduran boz toprak uzun bir yangının artığıdır. Bu felâketler, bu görünmeyen nehir nice zaman yakınımızdan gürültüyle geçti. Kimse duymadı onu. İşte şimdi bu batık evren boynuzunun ucu görünen dev bir öküz gibi toprağın altında derin soluklarını deniyor. Dinle! Duyuyor musun?"