Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Her zerresini çok sevdiğim kitap
İmza Tesellisi Hüznün kaynağı geçmiş,korkunun kaynağıysa gelecektir. Kur'ân-ı Kerîm'de "Allahın velilerine korku ve üzüntü yoktur" buyurulur (Yunus,62).Onların acıları ve korkuları hayatlarını olumsuz etkilemez.Onlar acıları ve korkuları hayatlarını olumsuz etkilemez. Onlar acı ve kederlerin kaynağı olan akıllarını imanla nurlandırmışlar,imandan gelen güçle,gelecek ve geçmiş zamanın olumsuz taraflarını yenmişlerdir. Gelecek henüz gelmemişken,onun için kaygılanmamış;geçmiş zaten sona ermiş olduğundan, "El hayru fi meahtarahullah" 'yani Allah'ın seçtiğinde hayır vardır " illa mâ kad selef " (Nisa ,23) yani geçmiş geride kaldı diyerek acı ve hüzünlerin zaralı kısımlarını terk etmeyi başarmışlardır. İnsana verilen sabır gücü yanlış ve lüzumsuz işlere dağıtılmazsa,her zorluğa ve her musibete yeterli gelir.Sabır kapasitesi, düne hiç harcanmış haliyle,yarına pay bırakmayacak şekilde, bugün son damlasına kadar kullanılarak, mükemmel bir güç elde edilebilir, böylece " Allah sabredenlerle beraberdir" (Bakara,153) ayetinin sırrı ortaya çıkar. Asıl sorun,baştaki dertlerin büyüklüğü değil,sabrın o dertlere yetmiyor olmasıdır.Zira sabrın da bir nimettir ve her nimet gibi o da sınırsıca değil, miktarınca verilir. İnsan sabır kuvvetini gereksiz işlere dağıtır, şimdi ihtiyacı dağıtır, şimdi ihtiyacı olan sabrı geçmişe ve geleceğe pay eder.Kaderindeki bütün musibetlere tahammül edebileceği güç ona verilmişken,bu gücü israf edip, dayanaksız bir biçimde musibetlerin karşısına çıkar.Oysa çekilen en büyük acıların yaşanılan vakte düşen miktarı, hiçbir zaman verilen tahammülün üzerinde değildir. Bir ayette, "Allah, kimseye kapasitesinin üstünde bir sorumluluk yüklemez" buyrulmuştur.(Bakara,286) Belanın şiddeti, musibetin büyüklüğüyle değil sabrın yeterliliğiyle ölçülür.Konfüçyüs,"Kuyu derin ip kısa" derken bunu kastediyor olamlıdır. Allah israf edenleri sevmez; gelecekte kullanılacak sabrı insana şimdiden göndermez; şu an verdiği sabrın,geçmiş zaman musibetleri için kullanılmasından razı olmaz Kur'an-ı Kerîm'de şöyle buyurur; " Hiçbir şey yoktur ki, kaynağı katımızda olmasın. Fakat biz her şeyi tayin edilmiş bir şekilde ölçüyle indiririz"(Hicr,21).Ayrıca Efendimiz (sav) şoyle buyurmuştur: "Allah sabrı musibetin derecesi ölçüsünde indirir"(Camiussağir,Hadis No 2120).Allah gönderdiği musibetin beraberinde indirmişken,sabrın gücünü yanlış kullanır, sabır israfına girer ve musibetlerin altında ezilmeye başlar insan. Şimdi sırtında bulunan yükleri, sorumlulukları sonsuza kadar taşıyacağını vehmederek tahammül sınırlarını zorlar.Oysa insanın dertlerle yanlızca bir gün boyunca nasıl baş edeceğinden başka bir sorunu yoktur. Arapçadan dilimize geçen 'imza' ve ' mazi' kelimeleri , aynı köktendir . İmza , iş bitince , yani mazi olunca atılır. Mazi , yani geçmiş altında imza attığımız bir şeydir ve geri döndürülemez , İnsan geçip gitmiş günlerdeki olumsuzlukları akılda , hatırda hafızada sıcak tutarak, var olan sabrı geçmişe de yöneltir ve bugüne lazım olan sabır gücünden olur: bu yüzden şimdi yaşadığı musibet ona olduğundan daha büyük, mevcut dayanma gücüyse gerçekte olduğundan daha az görünür. (Ölçü ve tartıda haksızlık yapanların vay haline! 'Mutaffifin, 1') Gelecek daha gelmemişken insanı üzüp yorar ve sarsar. Sabır kuvvetini insandan koparan geçmiş ve gelecek, onu güçsüz,zavallı ve ümitsiz kılar.Gelecekte belki de hiç başina gelmeyecek musibetlere , yanlızca olasılık dâhilinde oldukları için, mutlaka gerçekleşmek zorundalarmış gibi , şimdiden güç yetirmeye çalışarak sabrını tüketir. Muhtemel bir zararı muhakkakmış gibi görerek kendine eziyet eder. Marcus Aurelius, Düşünceler 'de şöyle der " Yaşamını bir bütün olarak düşünüp kaygılanma.Önceden başindan geçmiş ve sonradan başına gelecek olan kederleri hep bir aradaymışlar gibi düşünme.Bir Çin Atasözünde bu durum ironiyle ifade edilir ; "Henüz yanına gelmediğin bir köprüden geçmeye ugrasma!" İnsan bu geçici hayatı kalıcı gördüğünde, musibetler gözümde büyür, tahammül gücü azalır ve gelecekte onu bekleyen olası musibetler,fani hayatı bâki görmesi sebebiyle,olduklarından daha büyük görünür.Gözünde büyüttüğü o gelecek musibet için sabrını şu anda harcamaya başlar ve şimdiki musibetlere ancak kâfi gelebilen tahammülünü erkenden tüketmiş olur. Yarın ve öbür gün acıkacağım diye bügünden mideye yemek doldurmak nasıl fayda vermez ve hatta sağlığı bozarsa, gelmemiş günlerin dertlerini bügünden çekmek de öyle anlamsız ve zaralıdır. Şimdi durmadan su içmek, yarın ki susuzluğu gidermez hızlı hızlı nefes almak, bir dakika sonra ki nefes alma ihtiyacını ortadan kaldırmaz.Öyle de geçmiş ve gelecekteki acılı zamanları düşünüp şimdiye ait sabrı kullanmak, o acıları hafifletmeyeceği gibi, şimdi yaşanan yaşanan dertlere karşı da dayanma gücünü zayıflatır.İmam Gazali'nin tabiriyle, babamızın midesine girenler bizim karnımızı doyurmayadığı gibi,bizim yediklerimiz de evlatlarımızı doyurmamaktadır.Bu anlatımda baba geçmişimizi , oğul geleceğimizi sembolize ederek; dünün ve yarının sabrının bugünune bir faydası olmuyacağı ifade edilmiş olur. Yüz metre koşusunda olanların bütün güçlerini hemen kullanmak istemeleri anlaşılır bir şeydir. Ama maraton koşanlar için bu büyük bir hatadır.Maratonda, var olan gücün, dikkatli bir şekilde, gereken yerlerde gerektiği kadar harcanması oldukça önemlidir.İnsan da,bu hayat koşusunda, sabır gücünü lazım olduğu yerlerde,israf etmeden,dikkatlice sarf etmek mecburiyetindedir.Zira insanın önünde uzun bir yolculuk var.Kur'ân-ı Kerim'de "Yürüyüşünde iktisalı ol" buyurulur ( Lokman,19). İçinde bulunduğu andan başka sermayesi yoktur insanın.İçinde bulunduğu mekândan başka imkânı yoktur. Şimdi çektiği ve bir sonraki zaman diliminde yok olacak olan kederden başka kederi yoktur.Filozof Epikuros'un bu konudaki ilginç tahlili şöyledir: " Annemizden doğmadan önceki dünya yaşamı konusunda hiç endişeleniyor muyuz? Hayır, çünkü biz o zamanlar yoktuk.O halde gelecekteki hayatımız konusunda da endişelenmemeliyiz.Çünkü yoklukta olamları bakımından her ikiside, yani doğumumuzdan önceki hayat da, şimdiden sonraki hayat da aynı durumdadır.Biz dünyada yokken yaşanan yıllar için tasamız yoksa şimdiden sonraki yıllar için de tasamız olmamalıdır.Çünkü önceki yoklukla, sonraki yokluk arasında bir değer farkı yoktur, ikisi de aynı şeydir." İnsan yalnızca içinde bulunduğu güne ait musibetlere sabretmekle mükelleftir. Allah insana hayat boyu sabretmesini değil, yalnızca bir an sabretmesini emretmiştir. O da içinde bulunduğu âna ait sabırdır. İnsan bugün ölse, yarının sabrın- dan hesaba çekilmeyeceğine göre yarının musibetlerine, öbür günün musibetlerine, yıllar sonranın musibetlerine sabrını ne- den yetirmeye çalışır ki? Kâinat her gün yeniden yaratıldığı gibi insana lazım olan sabır da, o sabrın karşısındaki musibet de her gün yeniden yaratılmaktadır. Her gece 'dünkü acılar' yok olur. Yarınki acının bugünküyle sadece adı aynıdır, kendisi değil. İnsan "Bugün dayanacağım" deyip, yarın geldiğinde "Bugün de dayanacağım" demeyi öğrenmeli, durmadan acıyı genelleyen, sabrıysa yaymaya çalışan o şeytani sese kulak asmamalıdır. Bu gün ecelin bir gün kalmış olmasına rağmen, yıllar sonrasına ait sıkıntılarla kafası meşgul şimdi kim bilir kaç insan vardır? Rüyasında hastalık kapmış bir insan, uyandığında hasta olmadığı ve hayalinde gökte uçan biri, düşüp ölme riski taşımadığı gibi geçmiş ve geleceğin de insan üzerinde bir tasarrufu yoktur. Mevlana Hazretleri, "Bu âlem bir rüyadır. Zanna kapılma, rüyada elin kesilse de, korkma elin yerindedir" der (Mesnevi, Cilt 3). Geçmiş insanın rüyası, gelecekse hayalidir. İnsanın önünde her gün bembeyaz bir sayfa vardır: Adı 'bugündür. Bir hak dostu, "Gün sizin misafirinizdir. Ona iyi davranın ki gidince iyiliğinizden bahsetsin" der. Misafire gelmeden önce veya gittikten sonra ikramda bulunmanın bir anlamı yoktur. Sabır, musibet hediyesiyle gelmiş günlere yapabileceğimiz en değerli ikramdır. İnsan yaşadığı her kederi, ardında başka bir keder yokmuş, bu son kederiymiş veya kederinin son günüymüş gibi düşünmeli, gücünü ve dikkatini yalnızca içerisinde bulunduğu musibete ait sabra vermelidir. Nefsine, bugünkü musibeti çek rahatlayacaksın, bir daha çekmeyeceksin demeli ve yarını düşünmemelidir. Sabır kuvvetini yanlış zamanlara ve lüzumsuz işlere harcamak nasıl bir hataysa, var olan sabır kuvvetini gerektiğinde kullanmamak da öyle bir hatadır. Rabbimiz israfı sevmediğinden, verdiği halde kullanılmayan özellikleri geri alacaktır. Genel olarak üç mesele için; yani ibadetler, günahlardan kaçınma ve musibetlere tahammül etmek için verilmiş olan sabır kuvv içineti, şayet bu nularda kullanılmıyorsa, kişinin elinen ilahi bir tasarrufla alınacaktır. Kullanılmayan maddi organlarımızın körelmesi gibi, işletilmeyen manevi yeteneklerimiz de heba olup gidecektir. "Ah hafıza! Huzurumun baş düşmanı!" -Miguel de Cervantes
··
1 artı 1'leme
·
130 görüntüleme
Güneş okurunun profil resmi
Dipnot; 3 saatir yazıyorum sağ elimi artık hissetmiyorum glb 🤓
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.