Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Mevlana'nın şiirinde belli kavramlar
Belli kavramlara bağlanarak şiir düzenlemek İslam yazınının İran kaynaklı bölümünde bir gelenek niteliği taşır. Bu kavramlar ele alındığında şiirin hangi konuyu işleyeceği kolayca anlaşılır. Yalnızca Firdevsi'yi bu geleneğin dışında tutmak gerekir. Onun şiirinde geçen kavramlar sevgiden çok yiğitliği, savaşı, insan gücünü, başarı tutkusunu yansıtır. Öteki İran ozanları, nerdeyse birbirini izler, birbirinin konularını aktarır. Önce gelen, sonrakinin şiir dağarcığını dolduracak gereçleri sergiler. Özellikle tasavvuf, sevgi işin içine girerse ozanın yapacağı kolaylaşır, başarı bu ortada bulunan kavramları şiir ölçüsüne vurarak, birer anlatım aracı diye kullanmaktır. Bu kavramların en yaygınları: aşk, vuslat, firak, mey, ney, meyhane, can, canan, cihan, meykede, serv, gül, bülbül, çemen, rübab, çeng, def, saki, şarap, şafak, hilal, mah, kamer, şems, ruh, rüzgar, nergis, ahü, sayyad, sayd, ateş, ciğer, kebab, kadeh, cam, came, büstan. ser, çeşm, dide, pa (pay), damen, arif, irfan, felek, bü (büy) , nale, nida, sevda, bad, bade, ab, ma, nar, şeftalu, mest, mestane, sermest, pest, pereştiş, lal, lale, leb, yaküt, cevher (gevher) , zer, sim, zerrin, simin, şir, şire, şirin, peri, mü (müy) , zülf, dest, sib, zenehdan, dil, dost, düşman, yar, ağyar, cadü, mahbub, ağüş, dem, derya, hün, hünin, naz, nazük, nazenin, devr, devvar, deyr, deyyar, ay-yar, didar, dildar, bağ, bahar, hal, hale, nal, nale, şikar, tar, kar, küfr, kafir, hüsn, niyaz, raz, saz, baz, şehbaz, tüti, şüh, rah, reh, rehber, dem, sitem, sitemger, gam, gammaz, şeb, rüz, siyah, sitare, seng, geysü, vefa, cefa, safa, tir, keman, mül, sünbül, yaran, revan, hıraman, derd, derman, düd, kebüd, kebüter, dilber, sine, ayine, sefine, hazine, dür, dürdane, ebrü, mehrü, sebü, zar, intizar, aşikar, devran, viran, virane, mar, mür, sür, nür, diyar, dar, sema sipihr.. İran'ın etkisi altında kalan Doğu yazınında şiir diline giren kavramların sayısı birkaç yüzü geçmez. Sözcük varsıllığı bakımından Firdevsi'ye yaklaşan bir Türk İran ozanı yoktur. Bu konuda Mevlana bir ayrıcalık taşımaz, onun da aralarında bulunduğu binlerce ozan birkaç yüz sözcükle konuşmayı bir gelenek edinmiştir denebilir. Türk-İran ozanlarından hangisinin, gelişigüzel, bir şiirini alırsanız yukarda sayılan kavramlardan birkaçıyla düzenlendiğini görürsünüz. .. Sonu an ile biten bir sözcüğün yeraldığı gazelde, ölçüye uygunluk nedeniyle, can, canan, cihan, viran, yaran, hayvan, sultan, büstan, revan, saman, divan, hüban, devran, asan.. sözcüklerden birini bulmamak olanaksızdır. Sevgi öykülerinde örnek alınan kişiler de bellidir: Leyla, Mecnun, Ferhad, Şirin, Vamık, Azra.. Yiğitlik konularını işleyen dizelerde Rüstem, Feridun, Hüsrev, Dara.. Bu konular, bu örnekler değişmez, nitelikleri olduğu gibi sürdürülür. Mevlana'nın bütün yapıtlarında bu sayılan örnekleri bolundan bulmaktayız. Konu neyi gerektiriyorsa o yapılır, birbiriyle ses bakımından benzerlik taşıyan kavramlar sıralanır: dest, mest, pest, şikest birbirini izler, başka bir şiirde cihan, civan, revan ardarda dizilir, çare sözcüğü biçare'siz edemez, bülend ile pesend ayrılmaz birer arkadaştır, mü, rü. hü, ahü, ya, hü, bü elele dolaşır saki baki'nin e linden tutar, tak, revak, şafak, bak boy sırasına göre diziliverir, meyhane'ye gidilince kapıdan ilk buyur eden peymane olur. öte yandan raz mı dediniz hemraz, demsaz sözcüklerini almadan edemezsiniz.
·
139 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.