Dostoyevsky'nin dediği gibi; "Hepimiz Gogol'ün Palto'sundan çıktık!"
Akaki Akakiyevich sıradan bir memurdur. Hayatındaki her şeye gözü o kadar kapalıdır ki ona söylenen sözlerin, yapılan şakaların bile farkında değildir. Sabahları iş yerine gider, yazıları düzeltir ve geri döner. Hayatı bunlardan ibarettir. Ne bir düşünce dünyası vardır ne de üstüne düşünecek şeyleri. Hayatı böyle akıp giderken üstüne giydiği tek şey eskimiş bir paltodur. Artık o kadar eskimiştir ki giyince üstünden dökülüyordur. Terzi bile o paltoyla uğraşmak istemez ve yeni bir paltonun dikişlerini atar. Akaki'nin hayatı görmesi o dikişle başlar. Yeni paltosunu üstüne giydiği gibi eski Akaki gitmiş, yerine konuşacak arkadaşları olan, düşünecek fikir dünyası olan, planlayacağı bir hayatı olan Akaki gelmiştir. Artık hayatının bir anlamı vardır adeta. Ama ya o palto yok olursa? Ya onu kaybederse? Tekrardan eski hayatına dönmeye hazır mıdır? Dönse buna alınabilecek midir?
Bir şeyi kaybetmek, onu hiç elde edememekten daha kötüdür.