Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Öylesine
İnşallah ileride çocuklarım olursa hususi olarak Kızıldağ Yaylasına götürüp gezdirmeyi çok istiyorum. Çünkü benim tüm çocukluğum neredeyse orda geçti. Kışın sokağa çıkamazdık, biz küçükken hala mahallede PKKlılar istediği gibi eylem yapabiliyordu. Biz de yazın yaylaya çıkar bastırılmış çocukluğumuzu orda yaşardık. Festival günlerinde su satardım, köyler arası maç yapıldığı günlerde stadda çekirdek satardım. Normal günlerde tatlı satardım. O yaşta bile kimseye yük olmamaya çalışırdık. Bak oğlum/kızım bu Göç Göç kayası, bu Aşıklar Yolu, bu yanında çıraklık yaptığım berber Yakub , bu Adana'nın en güzel şalgamını satan Kuddusi dayı, bu benim ikinci ailem sayılan Tatlıcı Mahmut. Bu ilk okula giderken talebe, lisede hocası olduğum kuran kursu... "sabah sise karışır ateşin dumanı çay demini çeker ecevit ocağında soğuk öyle titretir ki bedende canı bir bardak çay teselli bulmaz dudağında" Bak yavrum bu caminin bahçesinde gördüğün kabirler nedir biliyor musun? Rivayete göre bir zamanlar iki kişi yaz bitip de yayladan şehre inme zamanı gelince direnmiş, biz burda kalırız demiş. Millet ne dediyse ikna edememiş onları. İkisi kışı bu camide geçirmeye başlamışlar. Gel zaman git zaman kış iyiden iyiye kendini göstermeye başlamış. Bu iki adamın yemeği varmış, suyu varmış ama hesaba katmadıkları bir şey de varmış; korku. Yeniden yaylaya çıkma dönemi gelince insanlar iki kişinin cansız bedenini bulmuş. Ve de bir not; "Bizi ne açlık öldürdü ne de susuzluk. Biz kışın dağların birbirine kavuşup çıkardığı o korkunç sesin dehşetinden öldük" Evet yavrum ben eski toprağım böyle batıl efsanelere inanırım, bilirim ki dağ dağa kavuşur, yerlerinde durmazlar kışın. İnsanların görmediğini anlayagörsünler, çocuklar gibi hoplaşıp dururlar. Evet yavrum, dağ dağa kavuşur ama demiş ya atalar, insan insana kavuşur mu? Orasını Allah bilir... Kızıldağın delileri meşhur tabi, onları da anlatayım mazallah küserler. Deli Apo vardı, içlerinde en deli olanı. Her sabah gelirdi Tatlıcı Mahmut'a, bana tatlı ver sana dua edeyim derdi, sahibi kovardı Apo'yu. Ben duayı kaçırır mıyım tabi, hemen tutardım Apo'yu, gel bana dua et, sonra istediğin tatlıyı ye derdim. Ellerini yalandan açıp dua etmiş gibi yapar, sonra tatlısını alır giderdi. Öğleye doğru yine gelirdi tatlıcının önüne. Millet çağırırdı Apo gel tatlı ısmarlayayım diye. "Yok yok benim şeker hastalığım var, yiyemem yasak" derdi. Tatlıcı çıldırırdı tabi. Sonra deli Salim vardı. Deli olduğunun farkındaydı. Bir gün yan yana otururken bana bir yumruk attı. Ben de ona attım. O bana, ben ona derken e deli bu sonuçta bıçak çıkarıp kovaladı beni. Sonra gönlünü aldım barıştık. Deli Ahmet... Aralarında en akıllı deliydi. Evlenmişti hatta ama sonra boşandılar geri. Bir ara yolda ağlayarak geldi yanıma. Annemi kaybettim dedi. Koskoca 40 yaşında adam bu omuzumda ağlamaya başladı. Sonra ben de nerde kaybettin Ahmet, üzülme arar buluruz dedim. "Öyle değil, annem öldü salı günü" dedi. Dedi ama beni de öldürdü resmen. Taş kesildim orada. Sonra hemen gidip sordum soruşturdum, meğer Ahmet beni koparıyormuş... Delinin de makarası olduk iyi mi. Kör Haluk vardı sonra, kör değildi aslında ama ne olduysa birden oldu. Bir yaz bir gittik, Haluk abi artık göremiyor dediler. Yine de umudu vardı gözünün açılacağına dair, çok da mutluydu. Açıkçası Haluk abinin elinden hiçbir iş gelmiyordu. Abisinin bir kebapçı dükkanı vardı. Abisi ile aynı evde kalırlardı, abisi kardeşine çok iyi sahip çıkıyordu. Hatta Haluk abi ortada kalmasın diye evlenmemişti bile. Haluk abinin elinden bir iş gelmezdi ama acayip bulmaca çözerdi. Her gün günlük gazetenin arkasındaki bulmacayı çarşıdaki çaycıda çözerdik. Resmen bilmediği bir kelime yotku Haluk abinin. Beni pek sevmezdi ama. Berkay'ı çok aşırı severdi. Berkay benim can yoldaşım, dostum, kardeşimdi. Galiba Berkay'ı benden kıskandığı için sevmiyordu beni. Ha bu arada unuttuğum bir şey var, benim Kızıldağ'daki adım "Memati"ydi. Beni Ali diye bilmezlerdi. Memati ismi nereden çıktı onu da söyleyeyim. Berkay tatlı ustasıydı. Ben kasiyer gibi bir şeydim tatlıcıda. Daha çok evlat sayılırdım ama. Berkay usta olduğu için ben ona usta derdim, o da makarasına bana Memati demeye başladı. Öyle adımız Memati kaldı. Aslında ben Tatlıcı Mahmut'a eleman olarak da girmedim. Dedim ya Berkay benim en iyi dostumdu. Ben Berkay'ın babası Mehmet abi dükkanda olmadığı zamanlarda Berkay ve annesine yardım etmeye giderdim. Çok aşırı sinirli bir adamdı Mehmet abi. Sabah sekiz-dokuz gibi arabasının arkasına tatlılarını dizer, köyleri, yaylaları dolaşıp satardı. O gezerken Berkay ve Selma teyze de dükkanda dururdu. Ben Berkay'a yardım etmek, onunla zaman geçirmek için gidiyordum tatlıcıya. Zamanla kasayla ilgilenmeye başladım orda dururken. Bir de her gün esnafın molalarında sohbet yapardım. Bu sohbet ayarlanmış bir şey olmazdı hiç. Birisi hep bir soru sorar, ben anlatmaya başlarım akabinde bir bakarız tüm esnaf bizim tatlıcıya doluşmuş dinliyorlar. Yine bir akşam vakti ben anlatıyorum, o esnada Berkay'ın babası Mehmet amca dönmüş, girmiş tatlıcıya. Mehmet amca böyle kendinden büyüklerin olduğu yerde bir çocuğun konuşmasını hiç sevmezmiş. O yüzden Selma teyze Mehmet amcanın beni dükkandan kovacağını düşünüp çok korkmuş. Ama öyle olmadı. Mehmet amca uzun uzun ayakta dinledi beni. Ben anlatacağım şeyleri bitirip susunca haklısın kardeşim dedi. O günden sonra beni hep bağrına bastı Mehmet amca. Berkay'dan ayrı tutmadı. Hayatımda Mehmet amcadan gördüğüm saygıyı ikinci bir kişiden görmedim desem yalan söylemiş sayılmam hatta. Öyle bir hatrı var ki o günlerin, ben değil hala o tatlıcıya bir akrabam bile gitse para almaz Mehmet amca. Ben de kendisini babam gibi sever hürmet ederim. Selma teyze de sırdaşım, annem gibiydi hep. Hasılı çok karakterli insanlardı. Adana'dan ayrılmak bana bir aile kaybettirdi yani. İnsan aile duygusunu bazen ailesinde bile bulamaz yavrum. Bil ki kalbin kimi seçmişse sana düşen o hükme boyun eğmektir. Kalp hikmetin yuvasıdır. Sen sen ol yavrum, kalbine isyan edenlerden yazılma...
··
2 artı 1'leme
·
2.279 görüntüleme
Diriliş tik takı okurunun profil resmi
Mustafa Kutlu'nun kalemine benzettim yazınızı.
Ali okurunun profil resmi
Valla aslında gerçekten bir yazı yazayım kastıyla yazdığım bir şey değildi, çok doluyum bu aralar öyle bir iç döküş gibiydi ama baya uzun bir yazı olmuş. Çok teşekkür ediyorum hocam, benzetmeniz mutlu etti
Emine Keklikçi okurunun profil resmi
Yüreğinize sağlık öylesine yazdığınız yazı bile gerçekten çok güzel.
Ali okurunun profil resmi
Çok teşekkür ederim hocam :)
Kâmile okurunun profil resmi
Kaleminizin kuvveti sadece şiire has değilmiş. Sanal gezinti gibi oldu sağolun:)
Ali okurunun profil resmi
Çok teşekkür ederim hocam, son bir ekleme yaptım sanal gezintimize :)
1 sonraki yanıtı göster
n okurunun profil resmi
öylesine bile olsa maşallah pek güzel yazmışsınız, bir solukta okudum
Ali okurunun profil resmi
Çok teşekkür ederim, sizin hikayelere benzemişse ne mutlu :)
Bu yorum görüntülenemiyor
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.