Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

560 syf.
10/10 puan verdi
·
7 günde okudu
Liderin Yolu-2
"Meclis bir nazariye değildir. Bir hakikattir ve hakikatlerin en büyüğüdür." -Mustafa Kemal – “Ordudan gelen, ihtilâller, harpler içinde, sistemli ve gerçek mânâsında bir kültür hazinesini biriktirmeye elbette ki vakit bulamayan Mustafa Kemal'in, o karışık günlerde, o birbirine zıt akımlar, eğilimler ve fikir çatışmaları arasında, akla dayanan sezgilerden gelen bu sağlam ve sağlıklı prensip bağlılığını, kendi devrinde onu, çevresinden daima üstün ve çevresine önder kılan en belirli vasfı olarak almalıdır. “ Kendi ifadelerim yazarınkinden daha iyi özetleyemeyeceğim, o yüzden doğrudan alıntı yapmak istiyorum: “Tek Adam'ın bütün hayat hikâyesi, verdiğimiz üç ciltte okunup da, onun mizaç ve şahsiyeti bütün şartlar, olaylar ve yaşadığı atmosfer içinde iyice izlendiği zaman görülecektir ki, Atatürk'ün bu olaya hakim olan ruh yapısını kısaca, üç unsurda toplamak kabildir: Önsezi, Mantık ve Meşruluk duygusu... Bize göre, Atatürk'ü Atatürk yapan vasıfların başında gelen üç ve asli vasıf bunlardır. Bu vasıflara, donmuş doktrinlere bağlanmamak ve aksiyon adamı olmak vasıflarını da eklersek, Mustafa Kemal'i tarif etmiş oluruz.” Bu safhada (1919-1922) Lider ciddi sınavları arka arkaya vermek zorunda kalıyor. serinin en yorucu kitabı 2. Cilt olsa gerek. Okur olarak takip ederken bile yoruluyorsunuz: Milli harekete ve hükümete karşı patlayan irili ufaklı 60 kadar isyan, yoldaşların farklı gelecek tasavvurları, imkansızlıklar içinde “meşru” bir iktidar yapısı kurma çabası, dahili ve harici bedbahtlar, aynı anda devam eden savaş ve "Her şeyden önce meclis her şeyden önce meşruluk!" diyen bir lider! Çok ilgilimi çeken iki bölümü aynen aktaracağım, ilki Yozgat isyanını bastırmak için garp cephesinden çağrılan Çerkez Ethem’in eleştirisi ile M.Kemal’in cevabı, diğeri de Ş.S.Aydemir’in Anadolu isyanlarının sebepleri konusundaki yorumu: Çerkezin eleştirisi “Hayret ediyorum ki, Sivas'ta Heyet-i Temsiliye ve Ankara'da Büyük Millet Meclisi sıfatıyle içtima ve teşekkül olunalı bir seneyi geçtiği halde, bu müddet zarfında koca Anadolu'da, harekât-ı milliyemiz namina neden esaslı bir hareket görülmedi? Niçin merkezinizi takviye etmediniz? Ve sonra en mühim ve esas olan cephelere ait şimdiye kadar bir himmet ve muavenet eserinize dahi şahit olmadık. Nihayet bizleri düşman cephesinden gerilere ayrılmaya ve sırf gerilerde size düşen vazifelerle bizi işgale mecbur bıraktınız... " Şimdi görüyorum ve siz de itiraf ediyorsunuz ki, Orta Anadolu'da bir köşede, hiçbir ecnebi ile ve İstanbul hükümetiyle irtibatı olmayan Yozgat isyanını bile söndürmekten âcizsiniz... Anladığım şudur ki, baştan beri vaziyeti kavrayamadınız. Yahut şahsi ve daha ehemmiyetsiz şeylerle meşgul oluyorsunuz. Yahut da Heyet-i Temsiliye ve Ankara hükümeti namına yaptığınız tamimlerle, tebliğlerle, konferanslarla her şey olup bitiverecek sandınız ve aldandınız. Affedersiniz, bu serzenişten maksadım bu gafletleriniz tekerrür etmesin içindir..." Atatürkün cevabı: "Evet, cereyan eden hal ve maziye ait ataletimizi hedef tutan şikâyetlerinizde hakkınız yok değildir. Çünkü kendileriyle iş görmeye çalıştığımız arkadaşlar ve Millet Meclisi âzâlarının ekseriyetle ne dereceye kadar tereddütlü, müşkülpesent, hattâ bir kısmının fesatlar içinde olduğuna vâkıf değilsiniz. Millet Meclisi âzâları arasında kalben İstanbul hükümetine taraftar ve menfi bir siyaset takip eden, halifeye bağlı kimseler de vardır. "Vatansız ve istiklâlsiz hilâfet makamının mânâsızlığını idrakten âciz kimseler, eski ve alelâde zamanlara ait kanunlar haricinde hareket edilmemelidir diyorlar. İhanet-i Vataniye Kanununu tasdik ettirinceye kadar meşru müdafaa göbeğimiz çatladı. "Karşı taraf da bütün mevcudiyetiyle ve her vasıta ile içerden ve dışardan felce uğratmak için en şenî hareketlerle, şimdiye kadar az çok teşkil ettiğimiz kuvvetleri dağıttılar. Sizin kuvvetlerinizi cepheden ayırmaya mecbur kaldık."(1) 308 Niçin İsyan Ederler? 314 Anadolu isyanlarında yalnız gerici tesirler işlemiştir. Din ilkesi, dindar olmaktan ziyade cahil olan alt tabakalarda alabildiğine sömürülmüştür. Ne devlet, ne Halife ve Padişah hakkında en basit fikirleri olmayan kara kalabalıklar, hatta katiller, eşkıyalar, soyguncular ve nizam düşmanları; dinin, ya da Halifenin emirleri, fetvaları peşinde ayaklandırılabilmişlerdir. Yunanlılara karşı savaşanların kafir, milli kuvvetlere karşı harp edenlerin gazi, şehit olacaklarına inandırılabilmişlerdir. 315 Köylü: “Biz çarıklı memur isteriz. Boyunbağlı, pantolonlu, kunduralı memur istemeyiz!” Kaldı ki Anadolu öyle bir ülkedir ki orada, merkezî iktidar zayıflayınca daima isyanlar, ayrılıklar olmuştur. Bu kaideyi biz, Osmanlı tarihinin gelişimi içinde çok iyi inceleyebiliriz. 317 Kısacası; bu isyanların asıl ve baş suçlusu, hiç şüphe yok ki eski Osmanlı İmparatorluğunun çöküş devirlerinin nizamıdır. Kaynaşmamış ırklar, asayişsiz ülke, sonu gelmez askerlikler, şekavetin meslek haline gelişi, feodal kalıntılar, özellikle Türk nüfusunun lüzumsuz harplerde ve bizim olmayan ülkelerde israf edilişi, buna karşılık bütün külfetlerin Türk nüfusuna yükletilişi, adaletsizlik, rüşvet, soygun ve halkla hükümetin hiçbir zaman kaynaşamayışı, 1920 isyanlarının sosyal ve psikolojik örgüsünde etkilidirler. 317
Tek Adam - Cilt 2
Tek Adam - Cilt 2Şevket Süreyya Aydemir · Remzi Kitabevi · 20171,493 okunma
·
161 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.