Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Nur-i Osmaniye Camii ilk bakışta bizden değil gibi görünmüştü bana. Hala baktığımda klasik devrin sâdeliği ve âsûdeliği yerine içimi son devrin kaotikliği ve sıkışıklığı doldurur. Ne zaman o civarda gezinsem Bursa ile İstanbul arasında gezinir, Ulu Camii'den Süleymaniye'ye vâsıl olur, Gülhane Parkında gün bekleyen bir şehzade gibi yürürüm ve sonra Mahmut Şevket Paşa gibi kanlar içinde yere yığılırım. II. Mahmud Türbesine ait hazirede mermerin beyazı ile gülün kadifemsi kırmızısı arasında hayal kurar, Abdülhamid'in yeşil sanduka örtüsünde biriken hüznü hisseder, Şeyh Bedreddin'in yıllar sonra İstanbul'a intikal eden kemiklerini düşünürüm, Said Halim Paşa'nın alına isabet eden kurşunun sıcaklığını hissetmeye çalışırım ve Ziya Gökalp'in bir şiirini mırıldanırım. "Minareler süngü, kubbeler miğfer"... Her mezar taşından bir hikaye okumak isterim... *** Çok dağıldı... Sayfaya tutunamayan mürekkep gibi... *** Dün ikindi için Nur-i Osmaniye'ye gittiğimde hemen yanı başındaki Mahmut Paşa Camii'ne de gittim. Yapım tarihi 1460, yani fetihin hemen sonrası. Camii'nin ters T biçimli yapısı beni Bursa'ya götürdü. Sağda ve solda eyvanlar... Merdivenle çıkılan ibadet mahalli... Tam orada bir havuz aradı gözlerim... Su sesinden bir perde çekmeyi edepten bilmişti ecdad dünyevî sohbetler ibadet edenlerin kulağına vâsıl olmasın diye. Ters T planlı camiler sadece ibadet için değil aynı zamanda devlet işleri için ve sosyal alan olarak da kullanılırdı. Caminin girişinde bulunan eyvanlarda insanlar konuşurlardı ve bu sesler ön tarafta ibadet edenleri rahatsız etmesin diye bir havuz ve fıskiye bulunurdu su sesinden bir perde örmek için. Orijinal halini bilmiyorum, belki bu camide de vardı da sonradan kaldırdılar. İstanbul'da Bursa'yı soluklamak için güzel bir mekan gibi geldi bana... Ama çinisi yoktu bu caminin. Duvarlar afedersiniz badanalı! Fetihten sonra İstanbul'da ilk inşa edilen camilerden biri de Gazi Atık Ali Paşa Camii idi. O da Nur-i Osmaniye'nin hemen yanında. Daha önce birkaç kez gitmişliğim vardı ve özelikle iç bahçesi ile haziresi beni celbediyordu. Yapım tarihi 1509. Mahmut Paşa Camii ile aralarında yaklaşık elli yıl var. Bu camii tam arada kalmış... bir yandan Bursa geleneği bir yandan Ayasofya'ya temas eden çizgiler... İstanbul'un İstanbul olmaya başladığı demler bunlar. Paşalar eliyle İstanbul tezyin edilir, şehir mabedlerle yeniden inşa edilir. Bir yandan sur içine camiler yerleştirilir bir yandan sur dışındaki manastırlar camiye dönüştürülür. Kariye Camii'ni işitmişsinizdir elbet, bu cami de Gazi Atik Ali Paşa eliyle cami haline getirilir. *** Fâtih Camii'nin orijinal halini görmeyi çok isterdim. İstanbul'un ilklerinden... Bir zaman önce Fatih Camiinde namaz kılarken halısı dikkatimi çekmişti. Eski olduğu halinden belli olsa da yüzünden belli olmuyordu. Kısa bir araştırmadan sonra bu halının II. Abdülhamid zamanında 1889 yılında Hereke'de dokutulan halılar olduğunu öğreniyordum. 2018 yılında restore edilmişti. Yani M. Akif Ersoy da bu halının üzerinde namaz kılmıştı bir Fatihli olarak! Heyecan... Bu heyecanı her camide hissetmek istiyor insan. Mahmut Paşa Camiinde de, Gazi Atik Ali Paşa Camiinde de... Yeryüzü mabed kılınmış müminlere, İstanbul da öyle. Dağıla dağıla yazabildim malesef, hayal ve hislerin peşine düşünce dağılıyor insan...
·
1 artı 1'leme
·
241 görüntüleme
Sena Turgut okurunun profil resmi
En başta Nur-i Osmaniye Camii, Çemberlitaş, Divan Edebiyatı Vakfı, Birlik Vakfı, Kubbealtı, Diyanet TDV kitabevi, Cağaoğlu yokuşu tramvay hattı boyunca Divan yolu caddesi ve diğerlerini özlediğimi fark ettim yazınız sebebiyle. Yoğun ve dolu dolu olması gayet yerinde. İlk fırsatta giderim inşallah. Bu tip yazıları beğenirim her zaman içinde pek çok kişi ve mekan adı geçen. Kaleminize sağlık 👏🏻👏🏻
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.