139 sayfalık bir kitap kaç günde okunur ki? İki, bilemedin üç gün olsun. Ama ben bu kitabı tam on günde okuyabildim. Okudum diyemiyorum, çünkü bu kitap iki bölümden oluşuyor ve ben sadece birinci bölümde okuyabildim. Ve hala kendimi tamamen anlayarak ve hissederek okumuş saymıyorum. Kitapta, adını dahi bilmediğimiz, bir bıçak olmayı hak etmediğimi söyler ana karakterin kendisiyle çelişkilerini, tutarsız duygularını, aşağılandığı için başkasını aşağılama isteğini, nefretini, kinini, umutsuzluğunu ve bu gibi birçok duygularını görüyoruz. Kitaptaki ana olay, bence kafası karışık bir adamın kendi içerisinde yaşadığı savaşını, kendi ağzından, kendi gergitleriyle, harika bir akıcı tempoyla, kitabın ilk başlarında biraz sıkıcıydı. Ama anlattığı bu roman, insanoğlunun yaşantısını, duygularını, kafa karışıklığını en iyi şekilde özetleyen bir roman. Kitabın birinci bölümünden anladıklarım: Düşündüren ve gerçek hayatta da karşılaşabileceğimiz sorunların yeni sorunları doğurduğu, konunun konuyu açtığı, anlamak ve yazarın ne demek istediğini anlamak arasında fark olduğunu gördüğümüz, kendi kendimize çalıştığımız bu düşündüren kitap, insanı 21. yüzyıldan alıp 19. yüzyıla yani kitabın yazıldığı zamana ve kitabın yazıldığı yere Rusya'ya götürüyor bizi. Yazar kendi düşüncelerini, dertlerini anlatıyor ama biz onu ne kadar anlıyoruz, kendiyle savaşması bizi ne kadar etkileyebilir ki?

Yeraltından NotlarFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2020128,7bin okunma

·

21 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

Cennet Nisa