Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

160 syf.
·
Puan vermedi
Ayşe Şasa’nın Bir Ruh Macerası Üzerine
1-)Aile Soyadı , boyu gibi unsurların onda marjinallik uyandıran şeyler olduğundan bahseder. Varlıklı bir aileden gelmenin onda hissettirdiği baskıdan ve bunun kendi konumunu yadırgamasına sebep olduğunu söyler. Varlıklı olan ailesinin beklentileri de bu doğrultuda olmuş ama entellektüel merakı ağır basan yazar bu bekletilere cevap verememiş o sebeple de bir aidiyet duygusuyla hep kendini aramıştır. Zayıf olan aidiyet duygusu onu yalnızlaştırmış ve çocukluk, gençlik yollarını böyle hatırlamasına sebep olmuştur. Hayat hikayesini tek bir çizgiye indirgemek istediğinde ise bunu hep bir arayış ,hakikat arayışı olarak özetlemiştir. Doğar doğmaz mürebbiyelerle büyümeye başlamış ailesi ve çevresine de böyle dahil olmuş. Çocukluğuna dönüp baktığında annesinden çok babasının onunla ilgilendiğini söyler. Annesinin erkek gibi yetiştirilmesi dolayısıyla çok sert bir tarafı olduğundan kendi yetiştirilme tarzını ona uyguladığından bahseder. Darlık ve sıkıntı içinde büyüyen anne ve babasının zengin olmaları üzerine bilinçsizce batılılaşma modasına ayak uydurmasından bu dönemin de çocukluğunda trajik bir maraz olarak ortalığı kemirdiği döneme denk geldiğinden bahseder. Batılılaşma adına yapılan bu hareketlerin bir çok şey öğrettiği ama manevi ve dini olarak hiç bir telkininin bulunmadığından bahseder. Çocukluğunda 5 yaşına kadar ona bakan bakıcının almanca konuşması dolayısıyla anadilinin neredeyse Almanca olduğundan daha sonraları Türkçe konuşmakta zorlandığını söyler. 2-) Mürebbiyeler Rejimi Doğumdan sonra on - on iki yıl değişik mürebbiyelerle büyümüş ve bu mürebbiyeler onun üzerinde bir disiplin uygulamaya çalışmıştır. Annesi babası da bu mürebbiye rejimini asrın icabına göre yetişmesi için uygulamıştır. Hayatı boyunca ailede ona en büyük şefkati gösteren tek kişinin anneannesi olduğunu söyler. Mürebbiyelere eti senin kemiği benim anlayışıyla çocukların emanet edilmesinin gazabına uğradığını söyleyen Şasa anneannesinin bundan oldukça şikayetçi olduğunu her durumda belli ettiğini söyler. Bu mürebbiyeler eşliğinde olan baskılı ve disiplinli döneme 2 yaşına kadar katlanabildiğini sonrasında ölüm korkusu başta olmak üzere tarifi olmayan bir çok korkuya sahip olduğunu ifade eder. Üzerine çullanan asıl korkuların sebebinin mürebbiyeler olduğunu ve savaş yıllarında bulunduğu için felaketlerin konuşulup dinlenildiğinden bunun da küçük bir çocuğun bilinçaltında yaratabileceği uzun süreli etkilerden bahseder ki kendisi o çocuktur. Kızıl hastalığı sebebiyle kalbinde hasar olduğundan daha sonraları bu hastalığın geçtiğinden ama psikolojik etkisinin hala sürdüğünden bahseder. Mürebbiyesi Katie kendi inançalarını , kültürünü, bakış açısını gibi bir çok unsuru Şasaya da uygulamıştır ve bu uygulama Şasayı birçok yönden büyürken etkilemiştir. Örneğin Katienin onu ayinlere götürmesiyle zihni Hristiyan ayinlerine ait imajlarla dolmuştur. Katienin gidişinden sonra yerine gelen mürebbiye nazi gibi davranan çirkin görünüşlü birisi olması sebebiyle ağır depresyona girmiştir. Katienin yerine gelen Barbaranın büyük bir Türk düşmanı olması Şasaya olan tavırlarını da bu doğrultuda etkilemiştir. Onda travmalar yaratacak şeyler yaşatmıştır. Örneğin bir deftere 1000 kere ben bir eşeğim yazdırması gibi. Babasının çok sosyal olması ve sporla uğraşması ilk başta Şasaya iyi gelse de sonraları Uludağda otelde zehirlenerek ölen iki kişinin otopsiyle parçalanmış cesetlerine şahit olması onu derin bir nevrozun içine sürüklemiştir. Okulda ise tembel ve zorbalanan bir öğrenci olduğundan ayrıca ebeveyninin kim olduğu konusunda derin bir düşünce silsilesi ve belirsizlik yaşadığından bahseder. Odasında yalnız kaldığı zamanlarda ise korkudan ve panikten kendini pencereden atacak raddeye geldiğini söyler. Dadılarının ecnebi olması sebebiyle türkçeden önce ona öğretilen dilin türkçe konuşulan bir toplumla düşünce bağlarının da körelttiğini söyler. Dini bağlamda ise ona öğretilen dilin bu bağlamı da etkilediğini ki kendisi dışında böyle yetişenler üzerinde de aynı tesiri olacağını ifade eder. 3-)Alaturka Her Şey Ayıp Barbaranın Türklere mahsus her şeyle alay ettiğinden ve bunların etkisi altında kaldığından hatta anneannesinin çaldığı müzikle alaturka diye alay etmesinden dolayı müziğe karşı hassasiyeti olduğundan klasik türk müziğini kulağının asla kabul etmediğinden bahseder. Böyle Yahudi ve Hristiyan dadılarla büyüyen Şasa Müslümanlığa dair önemli bir ayrıntıdan şöyle bahseder : Anneannesi abdest almayı gösterir ve daha sonra camiye götürüp namaz kıldırır bu eylem onun hayatının ileri safhasında bir yol ayrımına geldiğinde, kimliğini bulmasında onda çok canlı bir etki uyandırmıştır. Kilisenin korku vericiliğini ve Rahmanın huzurunu bu olayla tadarak bir kez yaptığı eylemin ondan büyük etki uyandırdığını söyler. Barbaradan sonra gelen Madam Ayberk ise iki genç kıza sahiptir. Şasa zaman zaman kızlarıyla bırakılmış olduğundan ve kızların havai tavırları yüzünden onlarla kaldığı vakitlerde yaşadığı kötü olaylardan bahseder. Kendisi üzerinde tüm pedogojik hataların uygulandığını söyler. Yetiştiği mürebbiyelerin evin her alanına hakim olduklarından ve aslında disiplin adı altında yaptıkları şeyin sadece saati saatine yapılan eylemlerden ibaret olduğundan bahseder. Görgü kurallarının ise sadece saçma sapan birer zorunluluk olduğu söyler. Annesiyle ilgili anılarının bir belki iki tane olduğunu onu da hayal meyal hatırladığını ifade eder. Halasının da anneannesi gibi onun destekçisi olduğunu çocuğu olmadığı için ona düşkün olduğunu söyler. Anneannesi ve annesinin Rauf dayısının haksızlığa uğramasına dair konuşmalarının tıpkı savaşa dair anlatılanlar gibi onu derin bir acıyla etkilediğini söyler. 4-) Demir Kapının Ardı Annesinin duygularını anlatmasına ve yalvarmasına rağmen onu yatılı okula verdiğini söyler. Yatıla okula giriş için imtihana girdiğimde ise 4. Olur zeka testinde de aynı başarıyı elde etmesine rağmen hiç kimse bu başarının üstünde durmaz. Dadıları dolayısıyla edindiği diller hocalarının gözüne girmesine sebep oluyor. Başarılarının gittikçe katlanması uzun yıllar hırpalanan psikolojisini düzeltmesine merhem oluyor ve yaşadığı durumlar akademik kariyerine dört elle sarılmasını sağlıyor. Başarıları sayesinde sosyal çevreye giriş yapmaya başlasa bile bu iç yalnızlığın hayatının son safhalarına kadar bile sürdüğünü söyler. Bu varolan demir kapının dışına çıkma ve insanlara katılma arzusunun ona müthiş bir sosyal canlılık kazandırdığından bahseder. Bu canlılık yazları eve döndüğünde de devam eder , bir arkadaş çevresi kurmaya ve o çevrede otoritesinin olduğundan bahseder. Kolejde yazılar yazdığından ve aynı yazarlık yeteneğinin yaz tatilinde eve gidince de devam ettiğini söyler. Daha önceleri yalnız olduğu için yaşadığı dışlanmayı bu sefer zekasının yüksekliği ve aktifliği için yaşadığından bahseder. İçindeki yalnızlık ve karanlık dışarıya afacanlık ve yaramazlık olarak vurur. Kendine olan güveni geldikçe ve kişiliği ileriki zamanlarda şekillenmeye başladıkça ailesine özellikle anne ve babasına korkunç ve öfke , çocukluğunda yaşattıkları zulme karşı ise büyük bir hınç beslemeye başlar. Ailesinin hayat tarzına önceleri özenmiş ama sonraları büyük bir infial başlamış. Duygusal aidiyetini ise daha çok köşkte çalışan insanlarla yaşamış onlara karşı bir sevgi duymuş ve ittifak kurmaya çalışmış. Onlarla olan bu durumunun da İslamdan gelen bir şey olduğunu düşünmüştür. İslami havanın ise tanzimattan cumhuriyete kadar gelen süreçte kademe kademe azaldığını herkesin de bu durumdan nasibini aldığını söyler. Modernitenin getirdiği marazı annesinin davranışları üzerinde de görmüştür. 5-) Elveda “ Lıeber Gott “ Merhaba Sosyalizm Rauf dayısının onun ne kadar hırpalandığını görmesine rağmen müdehale etmemesi Şasayı çok üzmüş hala daha içinde ona dair bir kırgınlık beslemesine sebebiyet vermiştir. Eğitim gördüğü Amerikan Kız Kolejini bir Protestan Okulu , misyoner okulu ve hümanist felsefenin bütün derslerde ince ince öğrencilere işlendiği yer olarak tanımlar. Batı hümanizminin insan ve insanın ürettiklerini kutsallaştırdığını hatta insanı ilah konumuna getiren bir duruma sebebiyet verdiğini bu yüzden de dinden , ahiretten insanı kopuklaştırdığını söyler. En sorunlu ve en buhranlı dönemleri yine kimlik arayışında olduğu dönemle eş değer olarak ortaokul ve lise yıllarıdır. Bir konuşma esnasında duyduğu Allah yoktur sözü üzerine düşünce dünyasından Lieber Gott ( Sevgili Tanrım) giderek silikleşmiş ve yerini Allahın yokluğu üzerine tefekkür almıştır. Ortaokul da da lisede de ders kitaplarında türk kültürüne , düşünce dünyasına ve edebiyatına dair hiç bir şey görmediğinden ve batı edebiyatı ürünlerinin süslenerek özendirmek amacıyla öğrencilere sunulduğundan bahseder. Bu yüzden de bizim edebiyat ürünlerimizle ve yazarlarımızla geç tanışmıştır. En sevdiği ve kendine yakın bulduğu yazarın Sait Faik ve yalnızlığı olduğundan da söz eder. Ortaokul dönemlerinde bir zihinsel dağınıklık yaşamış ve psikoloğa götürülmüş psikoloğun sen “bu topluma gereklisin” ifadesi üzerine kendi üzerinde büyük bir tesir yaratacak toplumculuk canlanmıştır. Lise arkadaşı Cevatı kendine toplumcu eğilimleri sebebiyle ağabey tayin etmiştir. Ailesinin zenginliği arkadaşlarının ona karşı olan tavırlarını etkilerken bu zenginlikten nasibini alamayan Şasa iki durum arasında sıkışmıştır. Rauf dayısının bilgi , birikim ve tecrübesinden hiç yararlanamadığından hatta “gerici” diye nitelendirdiği dayısının öyle olmadığından bahseder. Oyunlarının övgüyle karşılandığı sıra arkadaşları Atilla Tokatlı ve Selahattin Hilav onu Kemal Tarihle tanıştırmış. Kemal Tahir ile muhabbetleri oluyor bu muhabbet ise yerli olmak ve batıcı okumuşların züppe eğilimlerini alaya almak üzerine. Kemal Tahirle muhabbet devam ederken Şasanın yazdığı oyunun bahsi geçmesi üzerine Kemal Tahirin “ Maskaralık yaptığın sürece seni alkışlarlar, ciddi bir şey yapsan kimse yüzüne bakmaz, yolunu ona göre seç! “ sözü onun senaristliğe ve sinemaya yönelmesine sebep oluyor. Sinemaya yöneldiği dönemde ise sinemanın hiç bir prestiji olmadığından ve kendisiyle de bu konuda alay edildiğinden bahseder. 6-) Sinema Ve İlk Evlilik Annesinin solculuk , sosyalist dönemlerinde ona uyguladığı gestapo yöntemi onun sinirlerini ve paranoyasını daha çok artırmıştır. Çevresindeki solcu gençelerin ailesinin konumu ve düşünce yapısıyla alay ettiğinden bahseder. Bu durum onu bir muhalefet duygusuna sürüklemiştir. Bizim medeniyetimizi ve eserlerimizi manevi olarak en doruğa ulamış olarak gören Şasa bu değerlerle daha erken tanışsaydım yaşadıklarımın hiç birini yaşamazdım der. Yaşadığı şeyler sonrası zihninde oluşan toplumcu tema dışında okuduğu avrupa ve modern edebiyat eserleri ile gelen nihilizminin de var olduğunu söyler. Atilla Tokatlı ile arkadaşlığı sürdüğü dönem onun bir filminin başarısız olması üzerine kendisiyle alay edildiğini toplumda itilip kakılan ezik bir insan olduğunu kendisi de öyle olması dolayısıyla bu benzer yönün onları yakınlaştırdığını ifade eder. Atillanın kendisine zıt bir tip olmasını bilmesine rağmen ailesinin söylemlerinin olumsuzluğuna bir nevi tepki olarak onunla yakınlaşmaya devam eder ve ciddi olarak düşünmeye başlar. Atilla Tokatlıyı ailesi ile görüştürdüğünde ise Tokatlının ukalaca ailesi ile muhabbeti ona bir zafer hissi kazandırmış ve bir kültür çatışmasına yol açmıştır. Atilla Tokatlı ile evlendikten sonra yaşadığı maddi ve manevi sıkıntıları Şasanın daha çok bunalıma girmesine ve nevrotik sıkıntılarının artmasına sebep oluyor. Maddi sıkıntıları sebebiyle senaryo yazıp satan Şasanın bu durumunu Kemal Tahir onaylamıyor ve babası gibi ticarete atılması gerektiğini söylüyor. Kemal Tahirin bunu söylemesinin sebebi de toplumun fikirden ve kültürden nasibini almamış olduğunu düşünmesidir. Atilla Tokatlı ile olan evliliği bir buçuk sene sürmüş ve sonunda ailesine hak vererek asla mutlu olmayacağı bir evlilik yaptığını anlamış Tokatlı ile olan evliliği onun dengesiz tavırları sebebiyle çocukluğunun üzerinde bıraktığı izleri daha çok katlayarak devam ettirmekten başka bir işe yaramamıştır. 7-) Yeşilçam Sokağında Bir Garip Tokatlı ile evliliğini sonlandırdıktan sonra baba evine dönmüş ve dul olması sebebiyle daha büyük bir disiplinle karşı karşıya kalmıştır. Manevi olarak destek çıkmayan ailesinin maddi olarak da destek çıkmaması Şasayı üniversite okumaya yönlendirmiştir. Gençlik yıllarında eğitim hayatında başarılı olan Şasa bu kez başarısızlıkla karşı karşıyadır. Ailesinin Şasanın yaptıklarından dolayı hala ona duydukları büyük öfke sebebiyle de sinemaya yeniden dönmeyi düşünür. Kemal Tahir ile olan dostluğu bu süreçte devam ederken Tahirin kardeşiyle tanışır ve ikisinin de sinemaya olan merakı ortak noktalarından biri haline gelir. Tahirin kardeşi Erdoğan Şasa ile İslamı sohbetlerde bulunur, Sezai Karakoçun kitapları üzerine sohbet eder ve solcu olmayanlara faşist diyerek üzerini çizerdi. Sinemaya dönüşüne ise Atıf Yılmaz aracı oluyor. Atıf Yılmazla sohbetinin devam ettiği süreçte ilk şizofrenik teşhisinin konulacağı bir olay yaşıyor ve bu durumun sebebi de parasızlık yüzünden yaşadıkları oluyor. Daha sonraları Yılmazla yakınlaşmaya başlayan Şasa onunla evlenmeyi ümit etmeye bakıyor. Yılmaz ilk başlarda evliliği düşünüyor fakat kafasında da Şasa ile ilgili tereddütler mevcut. Şasanın ailesi ise Yılmaza söyleyecek bir şey bulamazken ona tam bir belirsizlik gözüyle bakıyor. Bu durumlardan sonra Şasa ve Yılmaz evlenip başka bir yere taşınıyorlar. 8-)Kutudaki Mutluluk Atıf Yılmaz ile yaşadığı yer çok konforsuz olmasına rağmen orada çok mutlu olduğundan bahseder. Bu evlilik onu bir deyişle “ev hanımı” haline sokar ve Şasa da bundan memnundur. Hem eviyle hem de eşi ile senaryolarla ilgilenir ilk defa düzgün ve yolunda bir hayat yaşadığını düşünen Şasa bu dönem nevrotik sıkıntılarından ve geçmiş yaşantısından bu sayede uzaklaştığını söyler. Yazdığı kurgular ve senaryolar da ev işleri ile uğraşmasıyla aynı doğrultuda ona iyi gelmiş ve sıkıntılarından uzaklaştırmıştır. Kemal Tahir ve eşi Semiha Tahir ile dostluğu bu süreçte devam eder ve onlar aracılığıyla tanıdığı kişiler , onlarla yaptığı sohbetler Şasaya hayatının en renkli dönemini yaşatıyor. Şasa, Tahirin İslami olarak yeterince atıfta bulunmaması sebebiyle Türk tarihinin tahlilinde yetersiz kaldığını düşünür. Tahirin seküler yazdığını medeniyeti dünyevi gördüğünü ve İslamı yani dini ıskaladığını söyler. Bu dönem Türk tarihi ve medeniyetine dair okumalar yaptığını bizim hayatımız ve İslami medeniyet arasında büyük bir bağ olduğunu ifade eder. Tüm bunları hissetmesine rağmen bunları aktaracak donanımı o dönem kendinde bulamamıştır. Bir süre sonra yaptığı işten memnuniyeti git gide azalıyor ve yazınlarını beğenmemeye başlıyor. Kemal Tahirin “Yorgun Savaşçı” eserinden bir oyun çıkarma meşgalesine giren Şasa Tahiri memnun etmek için oyunu 6 defa yazmış fakat kendini hiç bir şekilde memnun edememiştir. Depresyonu, 12 Mart gerilimi ve beğenmediği senaryoları ile etrafı çevrili iken eşinin de yazdıklarını alaycı ve duygusuz bir şekilde karşılaması aralarında üstü örtülü bir rahatsızlık yaratıyor. Sinirlerinin zayıfladığı bu dönem bir psikiyatr ile görüşüyor. Ardından babasının hediye ettiği eve taşınıyor. Sonrasında 12 Martın patlak vermesi üzerine ve Kemal Tahirin kansere yakalanmasıyla Şasanın hastalığının altında yatan sebepler çoğalıyor. 9-) Gökyüzünde Gezen Yalnız Yıldızlar Şasa onu hastaneye götürecek ve üzerindeki baskıların patlak verdiği olayı eşi Yılmazla yürürken onun elinde zehirli bir iğne olduğu ve kendisine zarar vermek istediği düşüncesiyle deli gibi koşmaya başlaması olarak anlatır. Uzun süre dolaştıktan sonra Kulise gider ve oradakilerin Şasadaki anormalliği fark etmesiyle ailesine haber verilir. Ailesi bir süre bu durumun şokunu yaşıyor babası soğukkanlı davranırken annesi hem elalem ne der diye düşünüyor hem de Şasaya refakat ederek yanında olmaya çalışıyor Şasa da bu süreçte annesinin Allahla konuşmasına şahit oluyor. Bu sıralar babasında bir pişmanlık ve kendini suçlamama dönemi başlıyor annesi ise çok hırçın. Eşi Atıf Yılmaz ise arada sırada uğramalarla idare ediyor. Hastanede kaldığı sürede zihninde boş olan din hanesini de İsa figürünü çarmıhtan kurtaran Peygamberimiz(sav.) görerek dolduruyor. O andan sonra kendini arayışı bulmaya doğru yön tutuyor. Kemal Tahir ise bir süre -Şasa kendi ağzından hasta olduğunu duyana kadar- Şasanın hasta olduğuna inanmıyor karışık siyası ortamda bir şeylerden korktuğu için kendine deli süsü verdiğini zannediyor. Kuranı Kerim ile ilk temasının Tahir öldükten sonra Semiha hanıma gerçekleştirdiği ziyarette kitaplıkta görmesi ve okumak istemesi üzerine olduğunu söyler. Hastaneden çıktığında ise Atıf Yılmazla kalmadığını bir süre ailesiyle yaşadığını ve bu süreçte Yılmazla bağlarının iyice koptuğunu ifade eder. Kemal Tahirin evine gidip geldiği sıralarda kütüphanesiyle ilgilenen Şasa bu eylemi aracılığıyla Kemal Tahirin bir kitabın üzerine aldığı notları görünce okumak ister bu Şerif Mardinin kitabıdır okur ve derslerine gitmeye başlar. Şerif Mardinin dersinde Thomas Kuhn’un Bilimsel Devrimler Yapısı kitabını okutması üzerine de Markisist düşüncenin etkisiyle oluşan putları yıkıldı. Bu dönemde babasına lösemi teşhisi konuluyor ve tedavi için annesiyle Avrupaya gidiyorlar. Şasayla o dönem Güzin teyzesi ilgilenmiştir. Annesi ve babası Avrupadan döndükten sonra Atıf Yılmaz ile ilişkisinin tamamen bittiğini fark eden Şasa , Yılmaz ile ortak olarak ayrılma kararı alır. Daha sonra babasının tedavisi için annesi ,babası ve Şasa Parise gider. Pariste annesinin babasıyla tutku ve büyük bir fedakarlık ile ilgilenmesi Şasanın unutmadıkları arasındadır. Batı dedikleri nedir diyerek Batıyı keşfetmeye ve gezmeye vakit ayıran Şasa bu dönemde yine sağlık sorunlarıyla uğraşmış birdenbire gelen nöbetlerle ve şizofrenik episot ile uğraşmıştır. Daha sonra İstanbula döndüler fakat annesi durumu ağırlaşan babasıyla ilgileniyor Şasa ise Gayrettepedeki evinde yapayalnız kalmıştı. 1976da ise babasının vefatıyla daha büyük bir bunalıma girmiş şizofreni teşhisi tam anlamıyla yine bu dönemde konulmuştur. 10-)Ba’Sü Ba’De’L Mevt Londradan döndükten sonra Bülent Oranın sık sık gelip gitmesi ve Şasayı hayata çevirme çabaları evlenmelerine sebep olmuştur. Annesi ise Bülent Oranı hiç sevmemiş bunun için Şasaya da uğramamıştır. Şasa bu dönem Orana geçirdiği kötü zamanları anlatmış ve destek bulmuştur.
Bir Ruh Macerası
Bir Ruh MacerasıAyşe Şasa · Timaş Yayınları · 20221,965 okunma
·
251 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.