Ekonomide kısa süreli canlanmalar yaratıp karar anını geciktirmek amacıyla gerçekleştirilen bir dizi geçici önlem dizisiyle kısıtlı kaldı; kısa vadeli krediler ve çok yüksek faiz oranları bu önlemlerden bazılarıydı. Bu taktik zaman kazandır masına kazandırdı, ancak bir yandan da ödemeler dengesi sorunlarına git gide daha büyüyen borçların ağır yükünün eklenmesine neden oldu. Dış yardımlara gelince, yurtdışında borçlanmak gittikçe daha da güçleşti ve Türkiye'nin Batılı müttefikleri beklenen maddi yardımı geciktirdi, çünkü Uluslararası Para Fonu'nun salık verdiği, Türk lirasının yüksek değerinin düşürülmesini, ücretlerin dondurulmasını, büyüme hızının düşürülmesini, kamu iktisadi teşebbüslerinin finansal yapısının gözden geçirilmesini ve onların ekonomi içindeki rollerinin azaltılmasını öngören sıkı bir para politikası uygulanmasını istemekteydiler. Bu isteklere uzun süre direnen Bülent Ecevit, Mart 1978'deki, IMF'nin açıkça yetersiz olarak değerlendirdiği % 29,9'luk değer düşürümünden sonra, Haziran 1979'da Türk lirasının değerini % 77,7 oranında ikinci kez düşürdü ve ücretlerin dondurulmasını kabul etti. Artık IMF'nin yapısal düzenleme programını kabul etmekten başka çözüm yolu bulunmadığı ortaya çıkmıştı . 1979'da Bülent Ecevit'in görevden çekilen hükümetinin yerine başa gelip IMF'nin baskısıyla ünlü 24 Ocak 1980 ekonomik kararlarını almak durumunda kalan Süleyman Demirel'in azınlık hükümeti Türk ekonomisini tam anlamıyla liberalizme doğru yönlendirecekti.