Elias Rukla 53 yaşında, öğretmen, bir gün başından geçen trajikomik bir olay sonrası geri dönüşü olmayan bir yola girdiğini düşünür. Hayatına retrospektif bir açıdan bakar. Öğrenciyken sıkılarak okuduğu dersi, 25 yıldır öğrencilerinin sıkıldığını bilmesine rağmen anlatmaya devam ediyordur. Hayatında övünebileceği tek şey dünyalar güzeli Eva Linde'yle olan evliliğidir. Bir zamanlar en yakın arkadaşının karısı olan Eva Linde. Altı yaşındaki kızıyla Eva'yı terk edip giden arkadaşı. Mahcubiyet ile haysiyet arasında sıkışıp kalmış bir adamdır Elias. Sevişirken kendisine yüzünü çeviren karısına karşı mahçuptur. Bir öğretmen maaşıyla güzel karısını mutlu etmek için elinden daha iyisi gelmediği için mahçuptur. 25 yıldır tanıdığı bu kadın; gerçekten onu sevdiği için yoksa mecbur kaldığı için mi onunla beraberdir? Bu sorunun cevabını gerçekten bilmek istiyorsa da duymak istemiyordur Elias. Hem ne önemi vardı ki? O çok sevdiği, arzuladığı kadın onunla değil mi ki? Haysiyetle bunun ne alakası olabilir? Peki aradan geçen onca yıldan sonra eski güzelliğini kaybeden eşiyle, aynı evin içinde iki yabancı olmalarına ne demeli? "Elias konuşacak birinin varlığını nasıl da delicesine özlüyordu." Gençken sadece o saf güzelliğin büyüsüne kapılıp tamamen gözlerimizi kapatıp peşinden gittiğimiz ilişkileri düşünüyorum. Yaşlandığımızda en çok ihtiyacımız olan şey güzellik mi olacak? Yoksa iyi bir dost ve güzel bir sohbet mi? Sevdiğimiz insanları bizim için özel kılan şeyin ne olduğunun iyi farkına varmamız gerekir. Yoksa sonrasında bir gün geriye dönüp baktığımızda boşa geçen yılların muhasebesini yaparken, yapayalnız kalmanın ağırlığını ve duvarlarla konuşmanın çaresizliğini yaşarken buluruz kendimizi. Elias'ın hikayesi işte bize tam olarak bunu anlatıyor. Çok sevmek ve sahip olmak; lakin bir hiç uğruna...

Mahcubiyet ve HaysiyetDag Solstad · Yapı Kredi Yayınları · 20192,499 okunma

·

54 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

Murattgenstein