Entelektüel bireyler daha çok parlıyordu. Okuyan, sanatla ilgilenen, bilime ilgi duyan üreten bireyler korkunç bir şekilde parlıyordu. Artık insanların bilgi birikiminin ışıltısı insanların yüzüne yansiyordu. Yüze mi? Pardon. Birikimler şakaklara vuruyordu ve bu bir devrimdi! İnsanlar ateşböceği gibi olmuştu. Fakat ateş böcekleri ışığı götlerinden yayarken biz ışığı beynimizden yayar olmuştuk. Cahilliğin para ettiği bir zamanda yaşıyorduk. Her cahil kendini en çok bilen sanıyordu. Parıltılar akı, karayı ortaya çıkardı. Çok okuyan entel dantelin kafası daha çok parlıyordu. Cahil kafaların sönük parıltılari artık ayırt edilebiliyordu. Kimin veli, kimin deli olduğu belli olmayan bir dünyada aydınlanma kelimesi ilk defa mecaz anlamda kullanilmayacakti. Fena mı oldu? Artik kim veli, kim deli tüm aydınlığıyla ortadaydı.