Gönderi

Kuva-yi Seyyare Kumandanı Ethem'in kardeşi Tevfik'ten bir yazı aldım: "Müstacel [Acil] bazı işlerimizi görüşmek üzere filan saatte Simav'da bulunabileceğinizi telefonla tekit edin [bildirin]" diyordu. Hemen tekit ederek bulunabileceğimi bildirdim ve acele Simav'a hareket ettim. Tevfik'i de orada gelmiş buldum. Hoş beşten sonra bana "Senin memleketi sevdiğini ve çalıştığını biliyoruz" dedi. "Bizim de nasıl çalıştığımızı sen biliyorsun. Lakin Kuva-yi Seyyare ve Milliye'yi lağv ile silahlarımızı Garp Cephesi Kumandanlığı'na teslim ettirmek istiyorlar. Senin, Ankara'da tanıdığın ve bugün işin başında bulunan filan, falan ve filan, kimseler de bana, 'Doktora söyle bu işi kabul etmesin' dediler. "Biz bu kadar sene hizmetten sonra lağv olunmayı istemiyoruz. Kabul etmeyeceğiz. Sen de düşün, kararını ver." Serseme dönmüştüm. Düşünüp bu sözlerden bir mana çıkarmaya çalışıyordum. Tevfik telefona sarıldı. Ethem'i aradığı belli idi. İçinde, doktor, doktor diye ismim geçen Çerkesçe uzun bir konuşma oldu. Sonra tekrar bana fikrimi sordu: "Vallahi Tevfik Bey" dedim. "Sersem oldum, düşüneyim. Lakin aklıma bir şey geldi. Ankara'da filan zata acele bir telgraf vereyim, hemen Mustafa Kemal Paşa ile görüşüp fikrini bana bildirsin. Ben de size fikrimi söylerim." Ethem "Bravo Doktor Bey!" dedi, "çok iyi düşündün, öyle yap". Vedalaşıp ayrıldık. Daha Simav'da telgrafı yazıp postaya verdim ama bütün telgraf hatlarının onların elinden geçtiği hiç aklıma gelmedi.
Sayfa 34
15 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.