“Kınında pas tutan bir kılıç gibi çürür zaman
Rüzgâr, başı önde bir serseri gibi ıslık çalarak dolaşır dünyanın dört köşesinde
Rayından çıkan trenlere benzer pencere önlerinde bekleyen ihtiyarların bakışları
Aldanışları renkli balonlar gibi şişip şişip söner
Bir kirpik düşer yok yere hiç öpülmemiş bir yanağa
Bir yıldız göz kırpar kör karanlığa
Yere kapaklanıp ağlamaya başlar günışığı
Dil çöl olur bunca yağmur altında
Ses çatlar
Anlam kurur.”