Ne yazacağım, nasıl yazacağım bilmiyorum...
Ağlamaktan, yok yok ağlamak denmez buna kendimi parçalamak denebilir sanırım.
Ne okudum, neyi okudum, nasıl birşey okudum; uzun bir süre düşündüm.
Kendi kamburlarım neydi? Kendime kambur ettiklerim?
Ahhh Acibe! Ben seni nasıl unutacağım. Acını yüreğimden nasıl sileceğim. Hayata ve dünyaya nefretim arttı. Şimdi en az senin kadar nefret ediyorum. 35. Yaşıma adım adım ilerlerken, senin seçtiğin ölümü, ölümünle hayata attığın golü(zira 'O' kişinin pek umrunda olmadı) unutmayacağım. Ahh beee keşke keşkee diyeceğim sen aklıma geldikçe...
Müsemma.....
Bugüne kadar gerçekten nefret etmemişim, aslında nefret şuan sana duyduğum şeymiş...
Kitaptaki her karakter için yazılacak uzun uzun cümlelerim ve hislerim var ama cidden takatim yok.
Esra Kahya nasıl birşey yazdınız siz böyle, ağladığım başka bir kitap okuduğumu hatırlamıyorum daha önce. Boğazımdaki düğümlerin sebebi sizsiniz...:)
Kaleminize, kurgunuza hayran kaldım. O mektuplar, o karakterler, o isimler... Her karakterin hissini O'ymuş gibi yazmanız, hissettirmeniz. Asla bir kez okuyup bırakmayacağım bir kitap... Lütfen hep yazıyor olun, lütfen!