Burunlarımızda -daha doğrusu, koku alma duyumuzu kontrol eden DNA’mızda- çok fazla yük taşıyoruz. Beraberimizdeki bu yük, bu hiçbir işe yaramayan yüzlerce koku geni, hayatını büyük oranda koku alma duyusu sayesinde sürdüren memeli atalarımızdan kaldı bize. Aslında, bu karşılaştırmaları biraz daha geriye götürebiliriz. Tekrar tekrar kopyalandıkça asıllarına benzerliklerini kaybeden fotokopiler gibi, kendimizi giderek daha ilkel canlılarla karşılaştırdığımızda, koku genlerimiz de onlarınkiyle benzerliğini giderek kaybeder. Bizim genlerimiz primatlarınkine benzer; diğer memelilerin, sürüngenlerin, amfibyumların, balıkların vb. öteki canlıların genleriyle karşılaştırdığımızda benzerlik giderek azalır. Bu yük, geçmişimizin sessiz tanığı, burunlarımızın içinde taşıdığımız da hakiki bir hayat ağacıdır.