Kitabın kapağını kapattıktan sonra aklımdan geçen tek şey kalbimin acıdığıydı. Nermin Yıldırım okumaya başlamadan önce kitabına hayran kalacağıma dair bir şüphem yoktu, çünkü Nermin Yıldırım okuyup da beğenmeyen, övmeyen, tavsiye etmeyen tek bir kişi görmedim. Dolayısıyla kitaba büyük bir beklenti ile başladım ve karşılığını da aldım. Gerçekten çok çok güzeldi. Yazar inanılmaz bir yaratıcılığa ve hayal gücüne sahip. Kurmaca üzerine kurmaca üretmiş ve her yazınının altından bir kalp ağrısı çıkarmayı başarmış. Sadece beni merakla okumama rağmen zaman zaman sıkan tek tarafı betimleme ve detayların çok fazla yer tutmasıydı. Konusuna gelecek olursak; terk edilen kadar terk eden de biraz eksik kalır, hüzün yakasını bırakmaz ya hani ana karakterimiz de terk edilmişliğin acısını da travmasını bir ömür atamıyor üzerinden. Hep kırgın, hep uzak, hep bağlanmaktan korkan ve hep ölümle dans halinde. İşin acı tarafı ise anasının kızı, en nihayetinde o da hep terk eden taraf. Anneyi ya da Süreyya'yı yargılamalı mıyız bilmiyorum, onu da mutlaka okuyun tavsiyemle birlikte size bırakıyorum...