Gönderi

İkinci tehlike, tasavvufu suistimal ederek insanların şeriata uymayan hayatlarını meşrulaştıran, dinin aslını bozan yaklaşımdır. Gerçek tasavvuf bu değildir. Gerçek tasavvuf, şeriata uyan yoldur. Onun ne olduğunu merak eden, İmâm-ı Rabbânî gibi büyüklerin eserlerine bakabilir. Kendi döneminde Hindistan'daki müslümanlarda gördüğü benzeri bozulmaya karşı mü- cadele ederek, sultana karşı çıkıp hapiste yatarak, cihad ederek ömrünü geçirmiş bir yüce insandır. Kur'an ve Sünnet dışında bir tasavvuf olamayacağını hem söylemiş hem de yaşatmış bir âlimdir. Nitekim Mevlânâ hazretleri de kendi devrindeki bu yolsuz tasavvufçulara şiddetle karşı çıkmış ve, "Bunlar Muhammed [sallallahu aleyhi vesellem] yolunun yol kesicileridir" demişti. Günümüzde nasıl siyasî İslâmcılık Batı'yı hedef alıp, Batı'ya benzer bir vaziyete gelmiş ise, bu tarz sahte tasavvufçular da Allah'ın ve Resûlullah'ın (sallallahu aleyhi vesellem] emirlerine kayıtsızlığı, ahlâkî gevşekliği meşrulaştırıyor. "Biz şeriat ile bağıtlı de- ğiliz, biz Allah'ı seviyoruz. Namaz, oruç gibi vazifeler daha O'nu sevemeyenler içindir" diyenler başka bir itikadi sapkınlıktadır.
Sayfa 141
·
130 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.