Siyasileşen din temel ilkelerini kutsal bir metine dayandırır ki bunun kökü de mutlak yargıç olarak Tanrı ile doğrudan temasta yatar. Öte yandan milliyetçilik, hukuk ve meşruiyet kaynağı olarak toplumu kucaklar. Din, Tanrı'nın yasalarının zamandan bağımsız ve değişmez biçimde boyun eğilip uyulan bir dizi kural olduğunu varsayarken; milliyetçilik çeşitli toplumsal sorunlara yaklaşıp çözmede insan aklına güvenir. Biri kutsal geleneklere sıkı sıkıya bağlıyken diğeri yargıya varma ve stratejik kararlar konusunda tamamen lâiktir. Her ne kadar ahlaki değerler örtüşür ve aynı dil konuşulurmuş gibi görünse de milliyetçiliğin göreceli değerleri, önceden belirlenmiş gidişatla uyum içinde olduğu düşünülen mutlak kriterler tarafından sürekli sorgulanıp örselenir.