Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Trevor önceki gece hayatini kaybetmişti; iki parçaya ayrildim, diyordu mesaj. iki parça, koltuğumda otururken düşünebildiğim tek şey buydu, bir insani kaybetmenin bizi, yani yasayanlari, nasil daha fazla, iki parça yapabildiği. Sarkilarin bir köprü olabileceğini söylerler, anne. Ama bence sarkilar aylynı zamanda üzerinde durduğumuz zemin. Belki de kendimizi düşmekten alıkoymak için sarkı söylüyoruzdur. Belki kendimizi alıkoymak için. Sokagin karsisinda oturan adam Paris'te egitim görmüş bir konser piyanistiydi. Steinway' ini avlusuna cikarip aksamlari bahçe kapisi açik piyano çalardi. Ve köpegi, o ufak sivah köpek, surama filan geliyordu, ayaga dikilip dans etmeye bas-lardi. Küçük dal gibi bacaklarıyla topragin üstünde pıt pıt daireler çizerdi, ama adam köpeğe hiç bakmaz, çalarken gözlerini kapal tutardi. Bu o adamin gücüydü. Kendi elleriyle gerçekleştirdigi mucizeyi umursamiyordu. Orada, yolda oturur ve sihir oldugunu düsündügüm seyi seyrederdim: Müzigin bir hayvan bir insana dönüstürmesi. O kaburgalari sayılan, Fransiz muzigi eşliğinde dans eden köpege bakar ve her seyin mümkün oldugunu düsünürdüm. Her seyin. Adam çalmayı biraktiginda, kuyruğunu sallayan kopegin yanina gittiginde ve açik agzinin içine ödül mamasini koyarak köpege bu insani beceriyi kazandiran seyin müzik degil açlik, sadece açlik oldugunu bir kez daha kanitladiginda bile buna inaniyordum. Her seyin mümkün olduguna. Belki de aynalara yapnizca -ne kadar aldatici olursa olsun- güzellik aramak için degil, gerçeklere rağmen hala burada oldugumuzdan emin olmak için bakiyoruzdur. Içinde hareket ettigimiz avlanmis bedenin henüz yok edilmediginden, kazınıp silinmediginden emin of-mak için. Kendini hala kendin olarak görmek, yok sayilmamis insanlarin bilemeyecegi bir sığınaktır. Hayatta oluşumuzun kopyalanip çoğaltmaya değecek kadar güzel olduğunda diretmek istiyorum. Ne var bunda? Yasamimla tek yaptigim sey ondan daha fazla yapmaksa ne olmuş yani? Ellerinle beni yoklayarak cevaplar, yaralar anyorsun, ceplerime, gömlegimin içine bakiyorsun. Yavaşça uzanip yan yatıyorsun. Aramizdaki boşluk bir pencere cami gibi ince ve soğuk. Arkamı dönüyorum en cok istediğim sey sana her seyi anlatmak halbuki. İste boyle anlarda, senin yanindayken, bizim asla yapamadigimiz bir seyi yaptiklar için kelimelere imreniyorum. öylece durarak, sadece var olarak kendilerini nasil da bütünüyle ifade edebiliyorlar. Düşünsene, onlar gibi olsak yanina uzandigimda bütün vücudum, her bir hücrem apaçık, tek bir anlam yayardı, bir yazar degil hemen yaninda basılı bir kelime olurdum. isin aslı su ki buraya kalmak için bir seep bulma ümidiyle geldim. Bazen bu sebepler küçüktür: Mesela spagettiye "bagetti" demen gibi. Mevsim sona ermek üzere; bu da ulusal bankanin kenarindaki cosmus kis güllerinin birer intihar notu oldugu anlamina geliyor. Bunu bir kenara yaz. Hiçbir sey sonsuza kadar sürmez diyorlar ama aslinda sadece sevemeyecekleri kadar uzun sürmesinden korkuyorlar. izin ver gölgemi ayaklarina bağlayayım ve buna arkadaşlık diyeyim, dedim kendime. Bana hayatımın ilk pizza çöregini yediren çocuğa borcumu onun gölgesi olmak dışında nasil ödeyebilirdim ki? Sorun, o siralarda henüz, Ingilizcemin olmayisiydi. Onunla konuşamıyordum. Zaten konusabilsem de ne söyleyecektim? Onun pesinden nereye gidiyordum? Ne amaçla? Belki bir yere varmak degil, devamlilikti aradigim. Gramozun yakininda olmak, onun o bir seferlik sefkatinin çemberi içinde kalmak, zamanda geriye, ögle yemegine gitmek, avucumdaki agir pizzaya geri dönmekti. Bir gün, kaydiraktayken, yanaklari al al kabarmis Gramoz arkasina döndü ve "Beni takip etmeyi birak, ucube yaratik! Neyin var senin ya?" diye bagirdi. Anlamami saglayan sözleri değil, nisan aliyormus gibi kıstığı gözleri olmuştu.
·
57 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.