Aklında bana neyi sorup sormayacağını tartıyordu. Soracağı şey kendisine dair olacaktı, cevap bir yana soracağı şeyle yargılanmaktan çekiniyordu. Çünkü insan yaşadığı gerçeğin gerçek olduğunu bilse bile, gerçekle hakikatin farkını fıtraten bilirdi. Bu sebeple görmeden inanmam diye diye yaşar, ama görse bile şüphe ederdi. Öte yandan inanacak olan, zaten görmediği için inanırdı. Çünkü göz görmezdi. Bir parça ışığın yokluğuyla görme yetisini kaybedecek olan neyi görsündü?