Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

İlgili Kişiye Has İletidir...
İletimin altına yorum yaparak ilmi konularda mütaala ederken isnatsız ve dayanaksız sözlerle alimleri kötüleyen çok bilmiş arkadaş, madem beni engellediniz son cevabımı buradan vermek icab etti... https://1000kitap.com/tecerrud konuya şöyle başlayayım. 1)- Sanırım ilk yorumunuz da karşınızdaki insanla dalga geçtiğinizi ve karşınızdaki insana gurur kırıcı ve alayvari "
20.08.97 — 13.04.24
20.08.97 — 13.04.24
sesiniz o kadaaar uzaktan geliyor kii🗣️🔇 anlamıyorum ne söylüyorsunuz?", "yok efendim çok uzaktasın, sesin gelmiyor, yok anlamıyorum diye megafon emojisi koymak" gibi sözler yazarak sizde karşınızdaki kişiyi kırmış oluyorsunuz. Ama size bir şeyler söylenince sizin gururunuz kırılıyor öyle mi? Bu anlamda bende sizi Allah'a havale ediyorum. 2)- Bakın kendi ağzınızla ne güzel söylüyorsunuz. İslam'ın ilmi olarak her alanında o işin ehli yani otoriter sahibi olmayanların fikri ölçü alınmaz bilakis bu işin ehli olanlar ölçü alınır. Örneğin hadis ilminden muhaddis olan alim, tefsir ilminden müfessir alim, fıkıh ilminden ise fakih yani fıkıhçı alim, itikad ilminden ise akaid ilmine sahip olan alimler otoriterdir ve bir konu hakkında ancak onlar hüküm verir. Şimdi size soruyorum sizin bu alanda otoriter bir ilminiz ve yanınız var mı? Yok... Peki neye dayanarak senden ve senin hocalarım dediğin kişilerden bir kaç yüzyıl önce yaşamış olan otoriter alimlere sapık diyorsun? Bu da onlardan yana sizin için bir vebaldir. 3)- Gelelim hoca - talebe ilişkisine ve hocası ehli sünnet olupta talebesi sapıtan yok mu sözünüze. El cevap bu sözünüz de doğrudur. Ancak gözden kaçırdığınız bir şey var. Îbn-i Teymiyye ile İbn-i Kesir ve İbn-i Hacer'in arasında bunların hocası olan İbn-i Kayyim vardır. Şayet son silsilede olan ehli sünnet dediğimiz alimler (İbn-i Kesir ve İbni Hacer) ehli sünnet ise onlara bu ilmi aktaran hocası olan ve daha önemlisi bunlardan önce ölmüş olan hocaları nasıl oluyor da sapık oluyor? Yani bu iki talebesi dahi hocalarını red etmemiş, derslerine devam etmişler ve de onları kendi eserlerinde de övmüşler. Hadi bakalım bana bu tezatlığı açıklayın. Kendisinden sonraki hiçbir talebesi hocasını sapıktır diye terketmemiş ve yermemiştir (kötülememiştir). Mevzuya bu açıdan bakınca bu söylediklerim doğru mu? Doğru... Peki, İbn-i Teymiyye ve İbn-i Kayyim'in talebeleri olan İbn-i Kesir, İbn-i Hacer'in kendileri ve eserleri ehli sünnet oluyor da bu eserleri okuyor ve de tavsiye ediyoruz da (ki bende tavsiye ederim ve okurum) öyle değil mi? Peki bunların hocası nasıl oluyor da ehli sapık oluyor? İşte bunun bana mantıklı bir açıklamasını yapın. Şayet ölmüş olan hoca değil de yaşayan bu talebeleri sonradan sapıtmış olsa bunu anlarım ve sizin bu dediğinize hak veririm. Ancak öğrencileri sapıtmadığı gibi hem hocaları yaşıyorken hem de hocaları öldükten sonra onlar için böyle bir ithamda bulunmamışlar, söylememişler ve bunun aksine onları (İbn-i Kayyim ve onun da hocası olan İbn-i Teymiye'yi) övmüşlerdir. Bu durumda ortaya 2 şık çıkıyor. Ya biz olayı anlamamış ve ahmağız ya da onlara sapık diyen kişiler kendileriyle ve sözleriyle çelişiyor. Yani Cübbeli Ahmet'ten tut senin mensubu olduğun Menzil cemaatindeki (Konyevi vs) çoğu ilim erbabı dahi İbn-i Kesir ve İbni Hacer'in ehli sünnet olduğunu eserlerinde ya da sohbetlerinde söylüyorlar ve eserlerini de tavsiye ediyorlar. Ama işin garip tarafı her 2 alimde ne hocaları olan İbn-i Kayyim için ne de onun hocası olan İbn-i Teymiyye için sapık dememiş, derslerine devam etmiş ve eserlerinde de onlardan övgüyle bahsetmişler. Şimdi lütfen, siz o çok değerli olan fikrinizle bol keseden "o sapık, bu sapık" dediğiniz bu alimler için hüccet sahibi(!) biri olarak bu durumu yani talebeleri ehli sünnet ancak hocaları sapık(!) nasıl olmuş oluyor bana bunu açıklar mısınız? Dikkatinizi çekerim bu 2 alim kendileri yaşarken sizin "sapık" dediğiniz ve ölmüş olan hocalarını övüyorlar. Yine dikkatinizi çekerim yani yaşayıp da sonradan sapıtmış birisini övmüyorlar. Ha hocaları yaşarken talebeleri onları yermiş, tenkit etmiş veya sapıktır demiş olsaydılar bu dediğiniz sözünüze katılır ve anlardım ama öyle bir şeyde yok öyle değil mi? Onların eserlerinde hocalarının sapık olduğuna dair bir sözleri varsa bana kaynak vererek gösterin. 4)- Ben İbn-i Teymiyye'yi aklamıyorum. Aksine silsile yoluyla onun öğrencilerinin dilinden onların övüldüğünü size yine onların kendi eserlerinden ve sözlerinden kaynak gösteriyorum. Bana, bu mübarek günler içinde bulunduğumuz zamanda "bu söylediklerinin hesabını ahirette vereceksiniz, hakkımı helal etmiyorum" diyorsunuz ya!? Peki siz "sapıktır" dediğiniz o alimlerin kul hakkına ve vebaline girmiyor musunuz? Peki siz ahirette, onların hesabını nasıl vereceksiniz bunu düşündünüz mü? Siz islam davası için hem kalemiyle hem ilmiyle hem kanıyla hem de canıyla bedel ödemiş bu alimler gibi bir bedel ödediniz mi ya da siz gezmekten, tozmaktan, yemekten, sosyal medya da sörf yapmaktan, olmayan karakter/kişiliğe bürünmekten hayatın tüm lezzetini ve zevkini yaşamaktan, tam anlamıyla islami bir yaşantı yaşamadığınız halde ne gibi bedel ödediniz de islam davası için canını vermiş olan bu alimlere böyle sözler sarf edebiliyorsunuz? Siz ilk önce yaşantınız islami bir yaşantı mı onu gözden geçirin ondan sonra gelip burada onun, bunun için ahkam kesme hüccetinde bulunun tabi o hüccetlik(!) vasfınız varsa!? Bence olmayan ilminizle emin olmadığınız konular hakkında fikriniz kendinize kalsın ve söylemeyin. Siz "ben fikrimi" belirtiyorum diyerek onlar için sapıktır diyebiliyorsanız. Bu fikrinizden (ki fikrinizin hiçbir anlamı yoktur) dolayı bende sizin hakkınızda kendi fikrimi söyledim. Neden zorunuza gidiyor ki, oysa siz onlar için ne kadar rahat bir şekilde sözler söyleyebiliyorsunuz öyle değil mi? Selametle....
·
268 görüntüleme
1عبدالله بن عبدالله okurunun profil resmi
Bunlarla tartışmaya bile gerek yok. Ebu Ümame (ra) anlatıyor: Resulullah (sav) buyurdular ki: "Kim haksız olduğu bir münakaşayı terk ederse, kendisine cennetin kenarında bir ev kurulur. Haklı olduğu bir münakaşayı terkedene de cennetin ortasında bir ev kurulur. Kim de ahlakını güzelleştirirse, ona da cennetin en yüksek yerinde bir ev kurulur.”
Fatih okurunun profil resmi
Dediklerinizde doğrusunuz bir insanın bir insanı analiz edebilmesi için ya onunla denk yada ondan üstte bir ilme sahip olması gerekir. Bunu sadece tenkit ederken değil methederken de ölçü kabul etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Yukarıda sıraladığınız alimleri bizim önümüze koyup siz müşrik siniz diyenler oldukça onlara (savundukları âlimlere) tepki gösteren birileri de olacak malesef. Esasen bulundukları dönemin mihenk taşı olmalarına karşın her dedikleri mutlak doğrudur ve herkes için geçerlidir diye düşünmemek lazım zannımca. Ayrıca bu aşırı sahiplenme veya dışlama sanki İslam içinde İslam var algısı veriyor insanlara. Aslına bakarsanız Teymiye ve devamında gelen taraftarları ile aramızda bir iki hususta fikir farklılığı var. Ama şimdi birbirimizi tekfir etmekten tanımaya bile fırsat vermiyoruz.
20.08.97 — 13.04.24 okurunun profil resmi
Güzel kardeşim İbn-i Teymiyye tekfir etmiyor. Onun tekfir ettikleri itikadi olarak şirk koşulan durumlardır. Ki bu da İhlas Süresiyle ve vesair ayetlerle sabittir. Ha günümüzdeki TEKFİR'cilerin harici zihniyeti olması ve buna rağmen İbn-i Teymiyye veya benzeri kişilerden alıntı yapmaları, söz söylemeleri de İbn-i Teymiyye'nin onlar gibi tekfirci harici şia olduğunu göstermez öyle değil mi?... Yani ben ölçü olarak İbn-i Kesir ve İbn-i Hacer'in sözlerini mi ölçü almam gerekiyor yoksa günümüzdeki harici/tekfirci zihniyette ki ilimden bihaber kişilerin sözlerini ölçü almam gerekiyor? Tabi ki İbn-i Kesir ve İbn-i Hacer'i öyle değil mi? Peki İbn-i Hacer ve İbn-i Kesir bu anlamda İbni Teymiyye'yi ve onun talebesi olan aynı zamanda kendi hocaları olan İbni Kayyim'a böyle bir zannda bulunmuşlar mı? HAYIR... Peki onlar gibi alimler böyle bir ithamda bulunmayıp da aksine övdükleri bir alimi (hocalarını ve hocalarının hocasını) ben neden günümüzdeki tekfirci bir kesimin, sırf o alimlerin hocalarını (İbni Kayyim ve Teymiyye) ölçü aldıkları için onlara sapık diyeyim... Bunun bana bir açıklamasını yapar mısınız? Ben Hanefi'yim mesela yani İmam-ı Azam'ın fıkhıyla amel ediyorum. Ancak İmam Azam'ın öğrencisi olan İmam Ahmed ve İmam Yusuf bazen hocalarının hükümlerine karşı (zıd) çıkıp, karşı hükümler vermişlerdir. Bu durumda -haşa- İmam-ı Azam'ın ilmine halel mi gelmiş oluyor? Bu onu onlardan daha ilimsiz yapıyor ya da İmam Ahmed ve Yusuf hocalarını mı yalanlamış -tabiri caizse- tekfir mi etmiş oluyorlar? Ne demek istediğimi anlıyorsunuz değil mi? Bir alim için ileri geri konuşmak çok ağır bir vebaldir... Buna benzer bir örneği Cemel Vakası'nda Hz.Ali ve Hz.Aişe annemiz için veya Kerbela Olayında Hz.Hüseyin ve Yezid içinde verebiliriz. Şimdi Hz.Ali ve Hz.Aişe annemiz bir konuda karşı karşıya geldikleri ve birbirleriyle savaştıkları için -haşa- onların birisi yanlıştır diyebilir miyiz? Ya da hariciler Hz.Ali için kafir dedikleri için -haşa- Hz.Ali'ye bu mantıkla -summe haşa- bizde kafir mi demeliyiz? Yani döneminde olmadığımız olan olaylar hakkında bizim konuşmamız doğru değildir. Hele hele ki sapık dememiz hiç doğru değildir. Çünkü onları öven yüzlerce alimler var ve bunlardan ikisi bizimde benimsediğimiz eserlerini okuduğumuz ve ehli sünnet dediğimiz İbn-i Kesir ve İbn-i Hacer'dir. Bunlar dahi hocaları için sapıktır dememişken biz zurnanın zırt bile demediği bir delik olarak hangi hüccetle onlara sapık diyoruz? Bakın bizim takip ettiğimiz kendi öğrencileri bile yermemiş ve böyle bir ithamda bulunmamışlar. Bu sizce bir çelişki ve ahmaklık olmuyor mu?
2 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.