bütün dertleşme ortamları iyi insanların yediği kazıkların, başlarına örülen çorapların, sömürülen iyi niyetlerinin sızlanmalarıyla yankılanır. hayır diyemediği için başkalarının sorumluluklarının hamallığını yapanların sesleriyle. tümgüçlü, saf iyi ve aşırı mütevazi olduğuna inananların çileci anlatımlarıyla. yani kötülükle/kendi kötülükleriyle barışamamışlarla.
insan iyi görünmekle ne kadar meşgulse özüne o kadar cahil kalıyor. insan kendine ne kadar cahilse ötekine o kadar düşman oluyor.
özetle kendimizdeki kötülüğü kabul etmediğimiz için başkalarının hasedini/kötülüğünü kendimize çekiyoruz. minnet duymalarını sağlayarak, borçlu ve yetersiz hissettirerek, aşırı hoşgörülü olarak ya da onlara acıyarak.
böylece hiç sormamıza gerek kalmıyor; bu kadar iyiysek neden hep kötüler bizi buluyor.