Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Dahi Diktatör
4-) Kitapların bize sağladığı konforlu alandan kurtulursak; kendi hayatımda beş dakika önce söylediğini unutup tam tersini iddia etmeye başlayan çok sayıda insan tanıdım. Bazen duygu durumuma göre veya müdahil olmanın fayda sağlayacağını düşündüğüm zamanlarda sohbetlerine katılırım. Ezcümle söylemek gerekirse celalşengörlere alışığım ve Atatürk konuşasım var. O yüzden yazıyorum. Kitabın çelişkilerle yüklü olduğunu söylemiştik. Başlangıçta, daha konuya girmeden sunum şekliyle çelişkiler dünyasına merhaba diyoruz. “Burada anlatılan sahneler hafızamdan derlediklerimdir. Bunlarda şöyle yanılmalar olabilir: Yazılı olarak ifade edilmiş bir düşünceyi, sözlü olarak ifade edilmiş gibi anlatmış olabilirim; veya bunun tersi olmuş olabilir. Atatürk’ün bazı sözleri hafızadan nakledildikleri için mealen ifade edilmişlerdir. Müşkülpesent okuyucunun bunlara takılmadan kitabı okumasını bilhassa istirham ederim. “ Celal Şengör Atatürk’ün dahi, diktatör ve bilim adamı olduğunu iddia ediyor. Bu alanı dışında yazan birinin mütevazi tarzı değil, kesinlikle yüksekten gelen bir ses. Kendisi böyle olduğunu bilmiyor mu? Mutlaka her üçüne de itiraz edenler, tavrını da eleştirenler olacaktır. Neden insanları müşkülpesent olmakla, cahil olmakla itham ediyor, tarih bilmemekle suçluyor? Neden ifadesine güvenmiyorsa kitabı gözden geçirip düzenlemiyor? Kendisi yapamıyorsa veya vakti yoksa neden redaktör tutmuyor? Atatürk’ten kullandığı sözlerin orijinalini bulup kitabı öyle yayınlamak Celal Şengör için çok zor bir iş mi? Oysa hataları ve art niyetle atladığı, görmezden geldiği şeyler bunların çok çok daha ötesi. “Atatürk’e bu gözle yaklaşan henüz olmadı. İlk defa bir bilim felsefecisi olarak ben Atatürk’ün metodolojisini inceledim ve çok çarpıcı neticeler elde ettim. Doğa bilimlerindekine benziyor ama diğer açılardan da Atatürk’ü incelemek lazım. Atatürk’ün psikolojisini incelemek lazım.” Kitabın sonunda da bilim felsefecisi olduğunu söylüyor. Cidden şu şekilde felsefeci olunabileceğine inanıyor olabilir mi? Görünen o ki yakında da bilim psikoloğu olacak! 3-) “Üçgenin iç açıları toplamı 180’dir.” Benim ifadem de çok bilimsel olmamış, dereceyi yazmayı unutmuşum. 2-) Celal Şengör’ü televizyonda katıldığı programlardan tanımayan yoktur sanırım. Aynı tarz buraya da taşınmış. Sohbet ortamında hoş görebileceğiniz hatalar yazınsal düzeyde daha fazla odaklanıldığı için dikkatinizi çekiyor ve ne yazık ki hoş göremiyorsunuz. Kaosu andıran ifade bütününde beliren ihtimalleri önce ikiye indiriyor ve en sonunda çok zayıf gördüğümü de eleyerek düşüncelerimi aktarıyorum. Kitap tam anlamıyla çelişki ve safsata yumağı. Eğer kitaptan bildiğinizi de unutmadan, bilgilenerek ayrılıyorsanız Celal Şengör’ün bunda payı yoktur. Kesinlikle bu sizin üstünlüğünüzdür. Kitabın Atatürk’ün bilimsel yöntemi kullanması sebebiyle “bilim adamı” sayılması gerektiğinin ispatı üzerine yazıldığı söyleniyor. Fakat bununla eş güdümlü şekilde “diktatör” olduğunu ispatlama çabasına da girişilmiş. Felaket bir önsözden sonra okuyucuyu bilgilendirmek adına bilimsel yöntem ve epistemolojik bilgilerin verildiği bir bölüm yer alıyor. Aşağıdaki örnekler o bölümden. “ 6. n+1 sayıdaki gözlemlerimizi açıklayacak yeni bir B kuramı aklımız tarafından uydurulur.” Celal Şengör’ü okuyana kadar hipotezin eldeki bir takım veriler aracılığıyla “tasarlandığını” düşünüyorsanız bunu değiştirmeyin. "Dikkat edilirse burada verilen tanım ışığında bilimin içerdiği ifadelerin “doğruluğu” veya “yanlışlığı” değil, ilkede insanlar tarafından yanlış olduğunun görülebilir olması, yani “yanlışlanabilir olması” önemlidir. Mesela, “dünya bir tepsi gibi düzdür” ifadesi tamamen bilimsel bir ifadedir, çünkü gözlemle bunun yanlışlığını ispat etmek çok kolaydır. Bana kalırsa siz Celal Şengör’ü dinlemeyin. “Üçgenin iç açıları toplamı 180’dir.” Bu bilimsel bir ifadedir ve ne yazık ki Celal Şengör’ün bilimsel bilgi kıstasını -yanlışlanabilir olmak- yerine getirememektedir. Eğer isterseniz elinize iletkiyi alıp “tekrar tekrar” “sınayabilir” ve “doğrulayabilirsiniz”. Fakat son cümledeki kavramlar bilimsel bilgiyi tanımlamanıza yeter mi, bilimsel kabul edilen bazı bilgileri gözden mi geçirmeniz gerekir yoksa tanımı tekrardan ele almanız mı gerekir orasını ben bilemem. Zaten Celal Şengör’ün bilimsel yöntem ve bilgi üzerine eksikliklerini gidermek, bilimsel bilgiyi tanımlamak gibi bir iddiam ve amacım yok. Atatürk’ün bilim adamlığı, diktatörlüğü gibi böylesi ciddi konular üzerine düşünüyorsanız, bunu kitaplaştıracaksanız, kavramları doğru ve yerli yerinde kullanmayı öğrenmelisiniz. Çünkü düşünme edimiyle gerçekleştirdiğimiz felsefe dil bilimi ile koşut ilerlemek zorundadır. Kitap kavramsal düzeyde kabul edilemeyecek derecede hatalarla dolu. “Ancak her ulaştığımız bilgiyi kodlayamayabiliriz. Mesela büyük Alman astronomu Johannes Kepler (1571-1630), Isaac Newton’un bilgilerinin çoğuna sahip olduğu halde onları tamamen kodlamak için gerekli diferansiyel ve integral hesabı bilmediğinden Newton’un keşfettiklerini keşfedemedi, yani bilgisi Newton’unkinden eksik kaldı.” Bu alıntı da aynı bölümden. İşin asıl garip tarafı: “Üzerinde tartışılan mevzu Atatürk’ün diktatör olup olmadığıdır.” Kitap boyunca konuştuğumuz şöyle bir mevzumuz var. Celal Şengör’ün sayfalar dolusu verdiği bilimsel yöntem ve tanımla mevzuyu çözümlemeyi bırakın yaklaşmamız dahi mümkün değil. Kitapta sosyal bilimlerin çalışma yöntemlerine ilişkin tek paragraf yer almıyor. Pekiyi ne yapmış bu adam derseniz. Sanırım sayfalar boyunca yalnızca kendini pazarlamaya uğraşmış. Atatürk sağ olsaydı kendi parasıyla şu Celal Şengör’e beş kuruş verir miydi bilmiyorum, ama ben vermem. 1-) “Ne mutlu Türk’üm diyene!” diyerek başlayalım. Atatürk’e de belki hayatının özeti diyebileceğimiz bu sözü yalnızca bir komutan olarak değil, yönetici olarak gerçekleştirdiği icraatlar aracılığıyla da bize onurla söyleyebilme şansı verdiği için bir kez daha teşekkür edelim. ‘Şaşırmak’ sözcüğü yetecek mi, sahip olduğum duyguları karşılıyor mu bilmiyorum ama bu kitap beni ismini ilk duyduğum andan itibaren fazlaca şaşırttı. Celal Şengör medyatik tarafı sebebiyle öne çıkmayı sevdiğinden ‘yine ne yapıyor’, ‘neyin peşinde’ diye düşündüğümü hatırlıyorum. Dahi Diktatör’ün Atatürk olduğunu öğrendiğimde yine ve daha büyük bir şaşırma yaşadığımı söylemeliyim. Üçüncüsü ilk kez okumayı deneğimde giriş kısmını okuyup kitabı okumaktan vazgeçtiğimde gerçekleşti. Çünkü Celal Şengör’ün bilimsel düşünceye verdiği önemi ve Atatürk hakkındaki düşüncelerini videolar aracılığıyla az çok biliyordum. Bu metni bilimsel düşünceye şurasından veya burasından bulaşmış bir insanın üretmesine imkan yoktu. Celal Şengör’ün kendi alanıyla ifade edecek olursam: Seviye ‘demiryolu ray hatlarıyla yer kabuğu fay hatlarını’ karıştıran bir insan seviyesindeydi. Acaba dedim içimden iki Celal Şengör mü var? :))))) Fakat kendime söz verdim; bu kez merhum Uğur Mumcu’yu da dinleyerek öncelikle kitabın tamamını okuyacağım ondan sonra kitap hakkında kesin bir fikre sahip olacağım. Herkese iyi okumalar.
·
94 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.