Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

"Sadako, 1943'te savaş yılları Japonyasında cılız bir kız çocuğu olarak doğdu. Ortalıkta yiyecek namına pek bir şey olmasa da, hayata sıkıca tutundu. İki yaşındayken bir sabah kahvaltı sofrasında, insanoğlunun o güne kadar duyduğu en büyük gümbürtüyle yerlerinden sıçradılar. Sadako şanslıydı; annesi ve kardeşleriyle birlikte atom bombası patlamasından sağ kurtulmuştu. Patlama sonrasının sıcaklığıyla bunalırken, gökyüzünden yağan kapkara yağmurun serinliğine sevindi, aslında celladı olacak kara yağmurun... Sadako ele avuca sığmayan bir kızdı. İlkokula başladı, koştu, hızlı koştu ve "bambu takım"ın en hızlı atleti olarak ünlendi. Hiroşima'daki ilkokul atletizm yarışlarında rakiplerine nal toplatıyordu. On iki yaşındayken bir yarış sonrasında soğuk algınlığı, şişmiş bir surat ve sertleşmiş boyun şikayetleriyle hastaneye gittiğinde, tek istediği birkaç gün sonra yeniden koşmaya başlamaktı. Hastanedeki odasında uyurken, doktor anne ve babasına acı haberi vermişti: Sadako kan kanseriydi ve en fazla bir yıl ömrü kalmıştı. Sadako, hastaneye yatışından kısa süre sonra kendisiyle aynı belirtileri taşıyan bir yaşıtının ölümüne tanık oldu ve başına gelecekleri az çok kestirmeye başladı. Ama o kolay pes eden bir çocuk değildi, mücadelesini sürdürecekti! Haberi duyan Nagoya'daki ilkokul çocukları, Sadako'nun yattığı hastaneye iyileşmesi için bin adet kâğıttan katlanmış turna göndermişlerdi. Sadako, bin tane kâğıt turna katlarsa dileğinin gerçekleşeceğini biliyordu. Eline geçen tüm kâğıtlarla hemen turna katlamaya başladı. Reçeteler, ilaç kâğıtları, gazeteler, diğer hastalara gelen hediye paketlerinin kâğıtları, ne buluyorsa katlıyordu... Minik parmaklarıyla katladığı her turnanın ardından aynı duayı ediyordu: "Lütfen iyileşeyim ve koşmaya devam edeyim." Sadako, bir taraftan da haftalık kan tahlillerinin değerlerini gizlice bir kağıda yazıyor ve takip ediyordu. On iki yaşında bir kız, falanca değer dört yüze yükselmiş, filancası yedi bine düşmüş, ne anlardı bilmiyorum; ama kan değerlerini büyük bir titizlikle not ettiği kâğıt sonradan yatağında gizlenmiş olarak bulundu. O sıralarda annesi de sakura (kiraz çiçeği) desenli bir kumaştan Sadako'ya kimono dikiyordu. Sadako, kimonosunu gördüğünde gözyaşlarını tutamadı; fakir ailesinin kendisi için gösterdiği bu fedakârlığı fark edecek olgunluktaydı. Hastaneden bir günlüğüne çıkmasına izin verildi. Kimonosunu giyerek okul arkadaşlarıyla birlikte katıldığı partide gözler üzerindeydi, çünkü ilerleyen hastalık zayıf yüzünün şişmesine ve sağlıklı görünmesine sebep olmuştu. Sadako tekrar hastaneye döndü ve kısa sürede bin adet kâğıt turnayı tamamladı, hatta bin üç yüzlere kadar çıktı. Demek ki artık iyileşmesi için hiçbir engel yoktu. Peki ama, küçük bir kızın temiz kalbindeki inanç, umut ve yaşama sevinci nükleer fiziğe, radyasyona ve kansere galip gelebilir miydi? Ne yazık ki turnalara karşı maçın favorisi kanserdi ve Sadako hastanedeki yaklaşık sekiz aylık mücadelesini kaybetti. Turnalar uçtu, yayladan geçti, yârini seçti turnalar... Sadako'nun ölümü "bambu takımı"nı çok sarstı; hayat dolu arkadaşlarının ölümü üzerine bir kampanya başlattılar. Kısa süre içinde Japonya'daki tüm okullardan toplanan bağışlarla bir anıt yapıldı ve Hiroşima Barış Parkına "Çocuklar Barış Anıtı" dikildi. Anıt kısa süre içinde tüm dünya çocuklarının barış sembolü oldu ve dünyanın dört bir yanından gönderilen milyonlarca kâğıt turna anıtı süslemeye başladı. Üzerindeki kâğıt turnalarla Çocuklar Barış Anıtı bugün halen savaşa ve nükleer silahlanmaya karşı mücadeleyi sürdürmekte. Kazanma şansı var mı? Yok. Ama gönülden desteklemeye devam ediyoruz. Elden başka ne gelir?"
35 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.