Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Ünal Yaltırık, ülkemizin yaşayan en eski gazetecisi. Gazeteciliğe lise yıllarinda duvar gazetesi çıkartarak başlamış, daha sonra bu tutkusunu Maya dergisiyle profesyonelleştirmiş. Maya dergisi, 1978 yılından bu yana düzenli olarak yayınına devam ediyor. Ünal Bey, şu anda 90'ına merdiven dayamış olsa da bu derginin mizanpajını bile kendisi yapıyor bilgisayar başında. Ünal Yaltırık, tek bir kimlikle veya meslekle tanımlanabilecek veya sınırlanabilecek biri değil. Mülkiye mezunu bir bürokrat kendisi. Gümrük müfettişliği ile başlayan ve İstanbul Gümrükleri Başmüfettişliğine kadar uzanan bir kariyeri var. Ve bu kariyer ülkemizde kaçakçılığın yaygın olduğu bir dönemde geçmiş. Sağ kökenli bir bürokrat olarak o dönemde kendi görüşünden kişilere karşı acımasızca mücadele edebilen dürüst bir bürokrat olmuş. Bürokrasideki bu kariyeri Bağ-Kur Genel Müdürü olması ile doruk noktasına ulaşmış. Üst düzey bir bürokrat olarak ülkemizdeki siyaset-bürokrasi çekişmesini de, iç içe geçmişliğini de çok iyi yansıtan bir örnek. Özellikle 70'li yıllardaki bürokraside kadrolaşma döneminin hem tanığı hem de uygulayıcılarından biri olarak anıları önemli bilgiler içeriyor. Ama onu asıl önemli kılan eylemi kuşkusuz “11'ler Olayı." 1977'de Adalet Partili 11 ismin istifası ve CHP'ye bakan olarak transferi ile Ecevit Hükümeti kurulmuştu. Bu olayın arkasındaki isim ise Ünal Yaltırık'tan başkası değildi. İşin en ilginç yanı ise o dönemde Yaltırık'ın Adalet Partili, üstüne üstlük bir de Ecevit karşıtı olmasıdır. Buna rağmen siyasetteki sıkışmayı aşan bir formülü hayata geçirebilmiş. Bugünkü partizanlıkla karşılaştırdığımızda asla anlaşılamayacak bir tavır bu. Ama aslında Türk Sağı açısından önemli bir dönüşümü de gösteriyor. Ünal Yaltırık geleneksel olarak CHP karşıtı olan bir ailenin çocuğu. Eniştesi Nihâl Atsız, İnönü döneminin en önemli muhaliflerinden biri. Atsız'ın ırkçı fikirleri günümüzde bile etkisini sürdürüyor. Ünal Yaltırık da aslında koyu bir milliyetçi. Nitekim uzun yıllər Alparslan Türkeş ile de yoldaşlık yapmış. Demirel'in dostu olmuş ve Adalet Partisi'nin içinde yer almış. Fakat tüm bunlar onu belli bir doğrudan ayırmamış. Ne eniştesi Atsız gibi olmuş, ne Demirel'in emir kulu olmuş ne de Türkeş'in militanı. Kendi bağımsız kişiliğini korumayı bilmiş ve belki de bu sayede günümüzde bile sıkı bir muhalif olarak kalmayı başarabilmiş. Bu kitapta onun siyasi fikirlerini de, eylemlerini de okuyacaksınız zaten. Ama sanırım Türk Sağı açısından bugün ile dün arasındaki kopuşu çok iyi yansıtan biri kendisi. Bugün MHP’nin dahi Dinci Sağın arka bahçesine dönüştüğünü biliyoruz, Merkez Sağ ise çoktan AKP içinde erimiş durumda. Ünal Yaltırık kuşağından önde gelen isimler ise hâlâ muhalif pozisyonlarını koruyorlar. Bunun da tek bir açıklaması var: Ömürleri CHP'ye karşı mücadele ile geçmesine karşın Atatürk'e olan bağlılıkları ve laikliği daha çocukluk yaşlarında benimsemiş ve sindirmiş olmaları. Ülkemizde laik Sağcılığın geçmişi için önemli bir örnek bu. Mülkiye, bir dönemin ünlü solcularını yetiştiren okul olarak bilinse de Ünal Yaltırık gibi Sağ'ın önemli isimlerini de yetiştirmiş Mülkiyeliler hep Türkiye'yi yönetmişler ve hem Sağ'ın hem de Sol'un kadrolarını, bürokratlarını oluşturmuşlar. Şimdilerde dinci sağcıların monşerler, elitler diye küçümsediği, aşağılamaya çalıştığı bir kesim bu. Ve görüyoruz ki Mülkiyelilerin tasfiyesi Türk devlet geleneğinde müthiş bir yozlaşma, düzeysizleşme yaratmış durumda. Ünal Yaltırık örneği, sol kesim dahil pek çok kesimin seçkincilikle suçladığı bu kesimin Türk devleti için nasıl da bir koruma sübabı olduğunu görmemizi de sağlıyor açıkçası. Ünal Yaltırık’ın siyasi serüveninin sonlarında Fidel Castro'yu Maya dergisinde kapak yapması Türk Sağı ve Solu'nun geldiği noktayı göstermesi açısından son derece manidardır. Fikirleri ve eylemleri ne olursa olsun, ancak Cumhuriyet sayesinde var olabilen bu iki akım da Cumhuriyet devrimciliğinin çıkış noktasında yani emperyalizme karşı konumlanmakta buluşuyor. Ve elbette bununla eşzamanlı olarak dincilikle karşı karşıya geliyor. Laiklik ve emperyalizme karşı Sol ve Sağ fikirler arasında bir Cumhuriyetçi uzlaşma da diyebiliriz buna. Ünal Yaltırık'ın aynı zamanda Türk Solu gazetesinde yazmaya başlaması da bu çerçevede ele alınmalı. Ünal Yaltırık'ın hayatı çok ünlü ve etkili siyasetçilerle birlikteliği açısından elbette çok önemli. Bu kitapta Nihâl Atsız'dan Türkeş'e, Ecevit'ten Demirel'e, neredeyse ülkemizin yarım yüzyılını etkileyen önemli isimleri ve olayları okuyacaksınız. Ve bizler açısından bu siyasal zeminden çok daha önemlisi belki de Türkiye'nin sosyal zeminindeki dönüşümü görmemizi sağlayacak şekilde “Türkiye’nin 100 yılı"nı anlatmış olması. Atatürk'ün öldüğü günden başlayarak anlattığı hayatı, Türk toplumunun dönüşümünün canlı bir tarihçesi. Bu nehir söyleşiyi Ozan Pekgöz gerçekleştirdi, söyleşiler bilgisayar üzerinden yapıldı. Pandemi dolayısıyla yüz yüze görüşmelerin imkânsız olduğu bir dönemin önemli ve anlamlı bir ürünü ortaya çıkmış oldu böylelikle. Editörlüğünü Özgür Erdem'in üstlendiği kitabın kapağını ise Tuğrul Çelik tasarladı. Kapak fotoğrafı Ünal Yaltırık'ın arşivinden seçilmiş bir resimdir. Resim, son derece karizmatik bir portre olmasının ötesinde de bir anlam taşıyor. Bir günümüzün Sağcı tiplerine bakın bir de kapaktaki portreye; Türk Sağı’nın nereden nereye geldiğini de göreceksiniz. Ünal Yaltırık'ın bu fotoğrafındaki puro Küba purosu mudur bilmiyorum ama Ünal Yaltırık'ın Maya dergisinin, ölümü üzerine Fidel Castro'yu kapak yapmış olması ile içsel bir tutarlılığı da olmalı. Bu kitabın önsözünü yazmak benim için oldukça zor oldu. Kitap tam baskıya girdiği sırada Ünal Bey'in ve eşinin kovid olduğunu öğrendik. Şimdi bir taraftan kitabın çıkmasını, diğer taraftan Ünal Bey'in iyileşmesini bekliyoruz. Gökçe Fırat 26 Aralık 2021
62 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.