Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Ozan Pekgöz

Ozan PekgözHükümet Kuran Bürokrat yazarı
Yazar
Derleyen
0.0/10
0 Kişi
0
Okunma
0
Beğeni
161
Görüntülenme

Hakkında

Unvan:
Yazar

Okurlar

1 okur okuyor.
Reklam

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Sene 1944 tabii... 44 hadiseleri... Eniştem zaten içeride. Peki siz ne yaptınız? Apar topar, ağlaşarak yaktık... Eniştem çok güzel mektuplar yazardı. Her mektuba da karikatür yapardı. Mesela, eniştem hapse girmeden evvel, sofra hazırlanmış, balıklar kızartılmış, biz hepimiz - ben, daha ufağım, evin büyükleri, hepsi- radyo başında İkinci Dünya Savaşı'nda olup bitenleri dinlerken, üçüncü kardeşimiz, erkek kardeşimiz sofraya oturmuş, ne kadar balık varsa hepsini yemiş. Haberlerden sonra hepimiz bir baktık ki, ortada balık malık kalmamış. Çok gülmüştük. Eniştem hep mektuplarına tabakta balık resmi yapardı... Onları falan hepsini yaktık... Taştı, yerler taştı. Ev sahiplerinin de öğrenmesini istemiyoruz. Polisler gelecek, bilmem ne yapacaklar, ne söyleyeceğiz diye düşünüyorlar o zaman. Yaktık... Yani; şakır şakır yaktık, bütün onlar yakıldı. Mektuplarını da mı yaktınız? Hepsini, ne var ne yoksa. Çok şeyi vardı eniştemin. Eniştem mektup yazmayı severdi. Üstelik dediğim gibi hep karikatürle bir şey yapardı, ilaveler yapardı. Ertesi gün hakikaten polisler geldi. Sekiz on polis. Annem ağlar, babam sinirli... Amcam... Amcam da bulundu. Onu teskin etmeye çalışır. Babam sinirli, amcam sakin. Geldiler, aramadık yer bırakmadılar, her tarafı aradılar. Ondan sonra bir zabıt tuttular. Tabii ben bunları anlatırken o gün gördüklerime göre söylemiyorum. Ben o zamanlar çok küçüğüm. Bilemiyorum, zabıt nedir bilmiyorum. Ama anlatılanlar oluyor tabii sonradan. Konu komşuya anlatıyoruz... Ve hiç unutmuyorum.
Reklam
CHP ve DP düşman kardeşti ama DP'nin iktidara geleceğine pek ihtimal verilmiyordu. O yüzden seçim öncesi o renkler, tavırlar belli edilmedi. Benim babamsa başından beri büyük bir Demokrat Partiliydi ve devlet dairesinde memur haliyle açık açık konuşur ve beklentilerini dile getirirdi. Demokrat Parti'nin borazanlığını yapardı. Sebebi de malumunuz, enişteme ve bize yapılanlar.
Zaten babam ile eniştem öyle fazla görüşmezlerdi. Yüz yüze görüşme yoktu aralarında. Babam Anadolu'da. Biz giderdik tatillerde falan yani... Yoksa eniştem de öyle kalkıp gelmezdi... Mesela Mehmet Kaplan eniştem ta Bayburt'a bizi ziyarete gelmişti Behice teyzemle beraber. Ama Nihâl eniştemi ziyarete hep biz giderdik.
Erzincan Depremi:
Babamı hayatta iki defa ağlarken gördüm. Birisi 10 Kasım'da, Atatürk'ün Ölümünde, sofrada... Annemle babam radyo dinliyordu... Tabii o zamanlar ben küçüğüm, altı yaşındayım. Çılgınlar gibi ağladıklarını gördüm. İkinci ağlayışları da Erzincan zelzelesi olduğu zaman, 39 zelzelesinde... Feci bir zelzeleydi, Amasya'da da çok hissedilmişti. Amasya'da oturduğumuz kiralık ev Ermeni mahallesindeydi. Bahçemiz büyüktü. Bütün komşuların halıları, kilimleri, yatakları, yorganları, yastıklarıyla çadırlar kuruldu ve bizim orası zelzele [toplanma] bölgesi oldu.
- Peki, evde kütüphane var mıydı? - Vardı, tabii. Annem vefat ettiği zaman annemin kitaplarını verecek yer bulamadık. Düşünün... Annem roman alırdı dışarıdan parayla. Babam da anneme "Ya bunlara para veriyorsun!" diye söylenirdi. Yani babam, başka türlü bir insandı. Ama “Alma!" demezdi, "Okuma!" da demezdi... "Bunlara giden paralar” falan işte...
Henüz kayıt yok
Reklam

Yorumlar ve İncelemeler

Tümünü Gör
Henüz kayıt yok