Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

bütün hayatını Anadolu köylüsünün fazilet ve saadetine hasretmiş, mütevazı yaşayan büyük ruhlu bir nahiye müdürünün şu sözlerini düşünerek tasavvur ediyorum: "Üniversite profesörleriniz köy çocuğunu okutmaya başladıkları zaman memleket kurtulacaktır." Anadolu'nun ruhi kuruluşunu meydana çıkaracak olan hakiki inkılabın ancak köylerin en yüksek eller tarafından kalkınmaları ile yapılabileceğini biz anlamakta pek geç kaldık. Bu büyük ruhi inkılabın yapılabilmesi için sade şöhretle saadeti düşünerek üniversiteye doçent, profesör olmaktan başka emelleri bulunmayan insanlar değil, köyde yaralı bereli, gübrelik içinde dolaşan daima muztarip ve kim olduklarını bilmediği bir takım efendilere uşak olmaya mahkûm, büyük ecdadının tarihinden getirdiği zekâ kabiliyetlerini her gün toprağa gömen köylü çocuklarını insanlık için örnek olacak bir medeniyetin sahipleri haline getirmeyi ülkü edinen profesörler lazım. Şu halde mesele, her şeyden evvel bir nesle onu bu hakikate meftun kılacak aşkı aşılamak meselesidir. Bulgar papazı nasıl köy köy dolaşarak Bulgar köylüsüne hem muallim, hem doktor rolünü yapmak suretile o milletin bir benlik içinde kurulmasını temin ettiyse, bizim, hem de bir kısmı bugün Avrupa'da okumuş olan münevver gençliğimizin Anadolu çocuklarına kim olduklarını ve niçin yaşadıklarını tanıtmakla başlayarak, hem de yedi yaşındaki çocuktan işe başlamak suretile, medeniyet koruyucu insan kabiliyetlerini aşılamaları en mukaddes vazifedir. Çünki köylerimizin bilgili bir ziraat memurile namuslu bir doktora olduğu gibi, tam mânasile bilen, Anadolu'yu ve onun dünya içindeki yerini tanıyan tam kültürlü muallime de ihtiyacı var. Bu ihtiyacı ancak okuyup yazmayı belletmeye memur köy öğretmeni karşılayamaz.
Sayfa 66
·
73 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.