Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

135 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
"Üstelik de ölüm bu hayaller ve kuklalardan ibaret deli dünyada anlamını yitirmişti.” İktidara yönelik kalkışmalar ve ancak iki yıl sonra bastırılabilen kederli bir devrim sonrası salgın halini alan intiharlar ve idamlar.. 1907 -1917 yılları arasında ülkenin neredeyse her yerine kurulmuş dar ağaçları, her gün doğumunda sayısız gencin insanlık dışı canlarının alınması. 1900’lü yılların başlarındaki Rusya’da da durum tam olarak böyledir. Zamanın rus aydınları, humanistleri ve yazarları bu duruma daha fazla sessiz kalamamışlardır, Gorki, Tolstoy gibi öncü isimler önderliğinde sanatsal karşı bir harekete başvururlar, bu sebeple daha niceleri onlara katılır. Katılanlardan biri de çok hassas bir ruha sahip olan Leonid Andreyev'dir. O dönemde kaleminden çıkar Yedi Asılmışların Hikayesi, yıllarca süren bu idamlar ve ölüm kavramı, onu her zaman ve her an derinden düşündürmüş. Kitabını yazarken de bu düşüncelerden asla kopmamış. Ölümü anlatan yazarlara nazaran çok basit bir dile sahip kitap, her karakterde kendi karamsarlığı birazda umudu var yazarın. Edebiyatla bir şeyleri değiştirebileceğine inanan insanların varoluşu gerçekten bir şeyler değismese de olur. Kitap; Rusya'da ilk devrimden sonra gerçekleşen isyanları bastırmak amacıyla kurulan idam sehpalarında asılan 7 kişinin Beş siyasi ve iki suçlu olmak üzere yargılanmaları, idamlarına karar verilmesi, idama giden yol ve nihayetinde idamları ve öncesindeki hayatları ve düşünceleri üzerine küçük bir geziye çıkarıyor.Yedi Asılmışların Hikayesi gerçekten yaşanmış bir olaya ait, Stolıpin dönemine ismini kanla yazan bakanlardan biri olan Durnovo'ya 1907 yılında bir suikast planı kuruluyor fakat emniyet güçleri tarafından öğrenilerek ve engelleniyor. Yakalanan beş öğrenci, Tanya kovalçuk, Sergey Golovin, Vasiliy Kaşirin, Verner ve Musya, bir katil at hırsızı ve bir çingene ile darağacında ölümün kollarına bırakılmış Yazar ölüm anı gelişen o bilinmez duyguları o çok hassas ve duygulara duyarlı ruhuyla hisseder ve bize de hissettirmeye çalışır, sayfalarda karakterlerini yaratırken onlara kendi canından bir parça ile hayat veren, hatta en gerçek anlamıyla yarattığı karakterlerin ta kendisi olan, öyle ki yazdığı her karakteri gerçek hayatına alan onlar gibi konuşup, düşünen bunun üzerine karar verecek kadar tutkulu bir yazar, Andreyev'i diğer yazarlardan ayıran en önemli özelliği buydu. Okuduğum ilk kitabı yazdığı son kitap ve artık çok sevdiğim yazarlardan biri kendisi. "Ölümden daha korkulu birşey yokmuş dünyada onlar için. Kendileri ölümü icadettiler, kendileri de ondan ürküyorlar, bizi de korkutmak istiyorlar." Ülkemizde ilk basımı 1972'de Hüseyin inan, Yusuf aslan ve Deniz gezmiş'in idam hükmüne tepki ve idamın kaldırılması yönünde mücadele için basılmış. Hayatları ellerinden acımasızca alınan bu insanlar yazarında belirttiği gibi ölumsüzdürler, bir yıldız misali sınırlandırılmamış bir ışık tutarlar bizlere. İnsan öleceği günü ve saati bilse, yaşamaya katlanabilir miydi? Kitap boyunca ister istemez şu düşünce aklımı meşgul etti. Krzysztof Kieślowski'nin bir yapımı var "a short film about killing" isimli, yapımdaki jacek karakteri de aynı bu durumdaydı kqitaptan çok önce izlemiştim ancak nedenler aynı olmasa da sonuçlar aynı olduğu için onu anımsattı, kitabı okumuş veya okuyacak olanlara da tavsiyemdir. ‘’Bu mu, ölüm? Ama bu nasıl ölmek böyle?’’ diye düşünüyor Musya, büyük bir mutluluğa erişerek. Yeryüzünde ne kadar bilgin, filozof, ne kadar cellat varsa hepsi şimdi hücresinde bir araya gelseler, önüne kitap, deri yüzen bıçak, balta ve ipler serseler, ölümün varoluşunu ispatlamaya, insanın ya kendi ölümüyle öldüğünü ya da başkasının eliyle öldürüldüğünü ve ölümsüzlük diye bir şeyin asla dünya üzerinde mevcut olmadığını anlatmaya çalışsalar, Musya'yı sadece hayrete düşürmüş olacaklardı. Nasıl mümkün? Ölmezlik nasıl olmazmış? O şimdi, bu anda bile ölümsüzdür. Daha nasıl ölüm daha nasıl ölümsüzlük söz konusu olabilir? O şimdi hem ölmüş, hem de ölümsüzdür, ölümün içinde dipdiridir, hayatta iken olduğu gibi" Kitapta tüm karakterler öyle ince detaylı işlenmiş ki, en gergin oldukları anda vücut dilleri özelikle ellerinin konumu, mimikleri, idam karşı sergiledikleri tavırları, sonrasında yalnız kalınca duygu patlamaları gerçek düşüncelerinin yüzlerine yansıyışı bir tiyatro oyunu gibi resmen her karakter daha iyi anlaşılmak için detaylandırılmış.Kitap okurken müzik dinlemeyi çok severim, okuduğum her kitaba ait bir müzik vardır, bu kitabı okurken karışık çal modunda rastladığım hiç aramadan bulduğum bir parça bu kitap için bestelenmiş gibi, Tanya'nın kendisi dışında herkese merhameti, Sergey'in hayata bağlılığı yaşama sevinci, Vasiliy'in duası cesaretinin endişeye dönüşü, Musya'nın yaşasa bile duyacağı özlemleri, Verner'in hiç hissettiremediği o duyguları, hiçbir yere ait olmayan Yanson'un boşluğu, Çingenenin duyduğu öfkesi sanki bu besteye ilmek ilmek işlenmiş. Ölümü, çaresizliği ve acı kabullenişi işlenmiş karakterlerde bu müzik acı veriyor, yaşarken öldüklerini hissettiriyor. Ayrıca yukarıda bahsettiğim kitabı okurken dinlediğim parçayı da merak edenler için buraya bırakıyorum, şimdiden keyifli dinlemeler. Lustre - Green worlds
Yedi Asılmışların Hikayesi
Yedi Asılmışların HikayesiLeonid Andreyev · Yar Yayınları · 2020206 okunma
·
103 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.