«Şiddetle başa çıkmadaki sorun, kültürün dayattığı, otoritenin iyi kabul edilmesi gerektiği şeklindeki bakış açısıyla çelişeceği için mevcudiyeti inkar edilen iç kurbandır. Bu iç kurban, sosyal çevre bu insanların onaylanma, sıcaklık bulma ve sosyal ilişki kurma ihtiyaçlarının bir ölçüde tatmin edilmesini mümkün kıldığı sürece "uyur." Fakat bu dengeler, toplumsal değişimler, işsiz kalma nedeniyle ekonomik sıkıntı veya toplumsal yapıların çözülmesi sonucu bozulursa, korku ve gerilim katlanılmaz olacağı için bu insanların da dengesi bozulur. O zaman iç kurban uyanır ve insanı yaşamda ki değişimler karşısında nefret ve saldırganlıkla tepki vermeye iter. Ancak, bunun gerçekleşmesi için siyasi iktidara olan inançlarını yitirmeleri gerekir. "Güçlü bir lider" iç kurbanın ağır baskı dönemlerinde bile sakin kalmasını sağlar. Fakat öznel olarak yaşanan bu güvenlik duygusunun çözülmesi tehlikesi baş gösterirse şiddet potansiyeli yükselir. İktidardaki demokratik gruplar, eğer bu vatandaş kesiminin ihtiyaçlarının ve sıkıntılarının bilincindelerse, bu sürece karşı etkin olabilirler. Ancak realite çoğunlukla, insan oluşlarında hasarlı olan ve halkın büyük kesiminin barındırdığı iç kurbanı kendi iktidarları için kullanan siyasi liderlerin böyle durumlardan yararlandığını gösteriyor. Bunu, tüm kendilik nefretinin ve saldırganlığın boşaltılabileceği bir dış düşman hedef göstererek gerçekleştiriyorlar. Fakat demokratik liderlerin bu olanağı kullanması demokrasi açısından iyi olmaz, çünkü hiçbir zaman aşırı sağ veya aşırı sol gibi kesin düşman imgeleri üretemeyeceklerdir.»