hayattan bir beklentimiz yoktu.
hayatın da bizden olmadığı gibi.
esen rüzgara verip sırtımızı;
bir sağa, bir sola savrulduk hep.
tuzu biberi oldu kader denen yemeğimizin;
hüzün ve keder.
mutluluk susuzluğu;
kuruttu gönlümüzün dudağını.
içten içe sarılıp kendimize doğru;
akıttık göz yaşımızı bağrımıza.
ağıtlı çığlığımız vermedi fırsat;
başka sesleri duymaya.
bir dert bizde yüklü diye bildik.
oysa ne acılarla sürüp giden,
ne nice yaşamlar ayak bastı bu topraklara.
ne güneşli günleri umutla bekleyen;
ne soğuk karlar yağdı yeşil yapraklara.
hiç biri vazgeçmemişken davasından,
biz kırıldık yarı yolda.
hep güçlü görünürdük ama;
ne hal kalmış elde, ne derman kolda.
ve bittik.
öylece çekip gittik;
dönmedik arkamızı.
böyle mazlum bir hikâyeye;
karaladık imzamızı...