Dört kadın. Dört cinayet. Bir tarikat, bir polis ve tek aşk. Varoluş sancısı ile kıvranan bir adam Afşar. Bir kadın cinayeti araştırması sırasında bulduğu mektuplar hayli ilginç gelmişti bu genç Komiser Afşar'a. Bu devirde mektup mu kalmıştı ki. İki kıta arası bile bir kısa mesaj mesafesindeydi artık. Belki bir ipucu bulurum diyerek okuduğu mektupları yazanı merak etti sonrasında. Kapısına gidip yüzüne görülemeyeceğini anladığında o da mektupla ulaşmayı denedi ve başardı da sonuçta . Habibe ; pembe beyaz teni, masmavi gözleriyle aklına, ruhuna, kalbine sirayet etti Afşar'ın. Zordu Habibe gibi dininin, ailesinin emirlerinin sınırları içinde yaşayan bir kadına ulaşmak, görüşmek. Babasının vefatı ile birlikte biraz daha özgürdü Habibe, özgür olmasına da bu defa da manevi ablasının ölümü yetmezmiş gibi tehdit ediliyordu bir başına kalan ana/kız. Mensubu oldukları tarikat ne istiyordu? Dertleri neydi bu ana/kızla? Tek çareleri Afşar idi ve ondan yardım isteyeceklerdi. İstediler de... Sonrası ; toz duman, fırtına.... İşlenmeye devam eden kadın cinayetleri ve sırlar yoruyordu Afşar'ı ve hızla içine doğru çekiyordu olaylar. Bir tarafta cinayetler, bir tarafta Habibe ve ona olan tutkusu, bir tarafta mesleği.... Sonrasında neler mi yaşandı dersiniz? Kavuşabildi mi bu iki seven insan? Ve neydi bu tarikatın sakladığı sır ve nedendi bu kadın cinayetleri? Elbette devamı ve çok daha fazlası kitapta :-) Her zaman olduğu gibi :-)

Sana Kendimi AnlatsamMehtap Soyuduru Çiçek · Yediveren Yayınları · 202347 okunma

·

21 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

İlkay Yurttaş Koşar