Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Şamil, Allah tarafından vazifelendirildiğine emindi ancak şah­sen hırslı bir mizaca sahip değildi. Güç ve itibarı, sadece Allah'ın iradesini uygulamak için istiyordu. Müritçiliği ihya edebilece­ğine ve Kafkasya'yı bağımsızlığa kavuşturabileceğine inandığı herhangi bir liderin emrinde tevazuyla hizmet edebilirdi. Bu iki dava söz konusu olduğunda gözü hiçbir şeyi görmezdi. Hedefiyle arasına giren kim olursa olsun ortadan kaldırılmalıydı. Ruslar, Gazi Molla'yı öldürmüştü. Taktik konularında fikir ayrılıkları olsa da bu iki arkadaş iman ve sadakat konularında hemfikirdi. Savaşın idaresi konusunda hiçbir zaman büyük bir münakaşa ya­şamamışlardı ancak Gazi Molla'nın ölümü, aralarında nihai bir ihtilaf çıkmasını engellemiş olabilir. Gazi Molla, Şamil'in liderlik özelliklerinden yoksundu. Günün birinde Şamil, Gazi Molla'nın emrinde hizmet edemez hale gelebilir ya da halk, faziletlerini takdir ettiği genç adamı tercih edebilirdi. Ancak Şamil' in üçüncü İmam seçilip başa geçmesinden önce yaşanması gereken son bir hüzünlü hikaye daha vardı: Gazi Molla' dan sonra ikinci İmam olarak idareyi devralan Hamza Bey'in yükselişi ve düşüşü . . . Saltanatı kısa olduğu kadar utanç vericiydi. Akıbeti, hak ettiği gibi kanlı oldu ve ihanetinin bedelini canıyla ödedi. Her şeyden önce bir eşkıya olan Hamza Bey'in bütün hayatı şiddet ve kur­nazlıkla doluydu. İşine geldiği gibi davranan dengesiz, tehlikeli ve küstah biriydi. 1789 yılında Avar yurdunda dünyaya geldi. İyi bir eğitim almış, çocukluğunda çok şımartılmıştı. Gürcüce, Arapça ve Farsça biliyordu. Babası Canka soyundandı. Cankalar, soylularla avamdan kişilerin evliliklerinden doğan çocuklardı. Bazıları, hanların soyundan gelse de atalarının soyluluk paye­sine sahip olamazlardı. Hamza Bey'in babası, gösterdiği cesaret sayesinde imtiyaz ve zenginlik kazanmıştı. Avar Hanı Ahmet'in Hunzak'taki sarayında görevliydi. Başkentini nasıl kahramanca savunduğunu önceki sayfalarda anlattığım Bahu Bike Hanım, kocasına yaptığı hizmetlere karşılık genç Hamza'yı kendi mai­yetine almış ve kendi evladı gibi davranmıştı. Hamza Bey, Bahu Bike Hanım'ın bu cömertliğine ihanetle karşılık verecekti. Hanın sarayında birkaç yıl geçirdikten sonra şımarık, sürekli içmekten başka hiçbir işe yaramayan biri olarak memleketine döndü. Ancak bir gecede imana gelip hidayete eren adamlar gibi gençlik alışkanlıklarını bıraktı. Kendini Gimri' de Gazi Molla' dan dini ilimler öğrenmeye adadı. Çok geçmeden medresede kendini göstermeyi başardı ve Müritlerin arasına katıldı. Müritler, her ne kadar eyleme geçmeyi ve cihat etmeyi planlasalar da hala ihtiyar Cemaleddin'in tasavvuf öğretilerinin etkisindeydi. 1831- 1832 savaşı patlak verince Hamza Bey emrindeki adamlar­la beraber Çar illerini Ruslara karşı savunmaya gitti ancak çok kısa sürede mağlup oldu ve bölge Rusya tarafından ilhak edildi. Esen rüzgara göre hareket eden Hamza Bey, teslim olmayı teklif etti. Bahu Bike Hanım'ın kocası gibi güçlü bir han ya da prens teslim olmayı teklif ettiğinde -hele ki Müritçiliğe karşı açıkça ta­vır almışsa- kendisine yüklü bir mükafat verilirdi. Ancak Hamza Bey, açgözlü beş para etmez bir adam, kötü bir savaşçı ve hain bir mahluk olarak görüldü. Mükafat meselesini görüşmek üze­re Tiflis'teki Rus karargahına geldiğinde, oldukça kötü muamele gördü ve tutuklandı. Ancak şahsi bir intikam meselesinden dolayı serbest bırakıldı. Bu, Doğuda sık görülen dolambaçlı entrikaların bir tezahürüydü. Rusya'ya sadakatini ispatlamış bir hükümdar olan Gazi Kumuk Hanı Aslan'ın araya girip kefil olması sonucu Hamza Bey serbest bırakıldı. Aslan'ın Hamza Bey'i kurtarma nedeni oldukça basitti. Hamza Bey'i, Bahu Bike Hanım' dan intikam almasını sağlayacak bir araç olarak görüyordu. Aslan, intikam hırsıyla yanıp tutuşuyordu. Bahu Bike'nin kızı Sultanat'a talip olmuş ve onunla sözlenmişti ancak Bahu Bike birden sözü atmış ve Tarku Şemhali'yle ittifak yapmayı ter­cih etmişti. Aslan, Sultanat'a deli gibi aşıktı. Artık Bahu Bike'yi devirmenin yollarını arıyordu. Bunu yapması yıllarını alsa bile önemli değildi, vakti vardı. İntikamın tadını çıkaracaktı. Rusla­rı Bahu Bike aleyhine kışkırtmayı bir türlü beceremedi. Kocası­nın yükümlülüklerine ve anlaşmalarına sadık kalan Bahu Bike, Hunzak'ı kahramanca müdafaa etmişti. Oğulları da Müritçiliğe direnmeye ve Ruslarla birlikte hareket etmeye kararlıydı. İnti­kam almak için doğru anı kollayan Aslan, aradığı fırsatı Hamza Bey'de buldu. Hakir görülen bir aşığın nefreti, korkunç sonuç­lara yol açacak ve Kafkasya savaşlarının çehresini değiştirecekti. Bahu Bike Hanım hakkında Hamza'nın aklını karıştırmaya ve zehirlemeye başladı. Hanım'ın ne kadar zengin ve güçlü olduğu­nu anlatıyor, onu tahttan indirmek gerektiğini söylüyordu. Ha­nım'ı tahttan indiren kişi, Müritlerin gözüne girecek, bu sayede bütün Avar yurdunda Müritlerin siyah sancağı dalgalanacaktı. Sanki konuyla hiç ilgisi yokmuş, sadece Hamza'nın arkadaşıymış gibi konuşuyordu. Sadakat borcu olan tek yer Rusya'ydı. Eğer Hamza Bey, Ruslar tarafından kabul görmediğini hissederse, neticede ait olduğu yer Gimri'de Müritlerin yanıydı. Müritlere bağlılığını ve liderliğini göstermek istiyorsa, H unzak' ı ve Avar yurdunu davaya kazandırmaktan daha iyi fırsat olmazdı. Bunu başaran kişi, kahraman olarak kabul edilir; Müritler, aşiretler ve Ruslar nezdinde büyük saygı kazanırdı. Aslan, bu sözlerle Ham­za'nın gururunu okşuyordu. Bu topraklarda zafiyete müsamaha gösterilmez, ihanet ölüm­le cezalandırılırdı. Ancak ne hikmetse Gimri'ye dönen Hamza Bey, yeniden Müritlerin güvenilir bir mensubu olmayı başardı. Rusya'ya rezilce boyun eğmesi neden göz ardı edildi bilmiyoruz. Gazi Molla ve Şamil'i samimiyetine nasıl inandırdı, onu da bil­miyoruz. Ancak camide ve savaş meydanında yeniden Müritle­rin yanında saf tutmaya ve itimat görmeye başladı. Gimri'nin düşüşünden sonra savunmakla görevli olduğu dağdan korkakça çekilmesi de göz ardı edildi. Gazi Molla'nın ölümü ve Şamil'in ortadan kaybolmasının ardından lidersiz kalan ve gizli­ce yeniden teşkilatlanmaya çalışan Müritlerin arasına katılmayı başardı. Önceki bölümlerde Şamil'in etrafı kuşatılmış nöbetçi kulesinden (tek başına çarpışıp Rusların üzerinden bir kaplan çevikliğiyle atlayarak) müthiş bir hamleyle nasıl kaçtığını anlat­mıştım. Ancak Şamil' in en az on kılıç darbesi aldığı ve ağır yaralı olduğu biliniyordu. Karanlıkta kayıplara karışmıştı. Bütün civarı aramalarına rağmen ne Ruslar ne de Müritler Şamil'in cesedi­ni bulabilmişlerdi. Aldığı yaralar sonucu öldüğü düşünülen Şa­mil'in hatırası efsaneye dönüşmeye başlamıştı. Müritlere yeni bir lider lazımdı. Onları bir araya getirecek kimse yoktu. Bu parçalanmış halleri düşünüldüğünde kimse, Hamza Bey'i ikinci imam seçtikleri için Müritleri suçlayamaz. Hamza Bey, hiç tereddüt etmeden bu şerefi ve sorumlulukları kabul etti. Onun için Müritler, kendini öne çıkarmasını sağlayacak bir araç­tı. Kafkasyalıların yanında savaşmak üzere Rus asker kaçakla­rından bir birlik kurdu ve aralarından birini başlarına komutan yaptı. Bu askerler arasında fedai olarak Rus ordusuna alınan Po­lonyalılar da vardı. Bu askerler, Ruslardan o kadar çok nefret edi­yordu ki Hamza Bey Polonyalı askerleri kendi koruması olarak görevlendirmekte bir sakınca görmedi. Ancak bu uygulama pek de başarılı olmadı çünkü iyi eğitimli Batılı askerler, Kafkasya'nın başına buyruk gerilla savaşçılarının yanında iyi savaşamıyordu. Hamza Bey, yönetiminin ilk on sekiz ayını orduyu toparlayıp halkın ilgi ve desteğini kazanmaya çalışarak geçirdi. Yeni kısıtla­malar ve cezalar uygulayan Hamza Bey, halkı daha fazla ibadete yönlendirdi. (Savaşta mağlup olduğu için) kendine de yüz bir değnek cezası verdi. Kurnaz tilki, halkın kendisine bağlılığını daima kuvvetli tutması gerektiğini anlamıştı. Bu nedenle böyle fedakarlıklar ve etkile­yici gösterilere başvuruyordu. Müritçiliğin uygulamaları nede­niyle halkın katılabildiği pek bir eğlence kalmadı. Yiğitovka ve düğünler kısıtlandı, müzik ve dans yasaklandı. Hayat, o kadar sade ve tekdüze bir hal aldı ki bazı aşiretler (özellikle Svanetler) kendi cenaze yemeklerini önceden vermeye ve ziyafete kendileri de katılmaya başladı. Zaten bundan sonra yapacak fazla bir şey kalmıyordu. Kendi günahkar geçmişi, Hamza Bey'in verdiği cezaları hafiflet­meye yaramıyordu. Tütün ya da içki içmek gibi ufak zafiyetle­re dahi ağır cezalar veriliyordu. Çok geçmeden takvasından ve ilahi ilhama mazhar olduğundan şüphe duyulmamaya başlandı. Mutlak güce kavuşmuştu. Artık rahatlayabilir ve şahsi mesele­leriyle ilgilenebilirdi. Bahu Bike'yi tahttan indirme planlarına nihayet başlayabilecekti. Bu sayede bütün Avar yurdunu haki­miyeti altına alacak ve Rusların karşısına yaman bir düşman olarak çıkacaktı. Aslan Han haklıydı. Ayrıca bu şekilde, ken­disini Ruslardan kurtaran Aslan Bey'in iyiliğini de karşılıksız bırakmamış olurdu. Ruslarla aşiretler arasında dengeyi koru­yan Aslan iki tarafla da iyi geçiniyordu. Bazen Bahu Bike'nin hakkından gelemeyeceğini söyleyerek Hamza Bey'i kışkırtıyor­du. Dediğine göre, aslında bütün Kafkasya Müritlere katılmak istiyor ancak elinde kılıcı halkıyla Müritçiliğin arasında duran Bahu Bike buna müsaade etmiyordu. Hamza Bey, Bahu Bike'ye minnet duymak bir yana gençliğinde kendisine yaptığı iyilikleri dahi hatırlamıyordu. Ancak planlarını uygulamaya koyamadan Şamil tekrar hayatına girecekti.
·
61 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.