Osmanlı İmparatorluğunun teba uluslarından biri olarak Araplar, 19.yüzyılın sonlarından başlayarak, Osmanlı Hilafetini Turancı hegemonyayı daimi kılacak bir araç, bir
ba-hane ve aslında Araplara ait olan bir makamın teb-ldili olarak gördüler. Hayli ilginçti ki bu görüş hem Müslüman, hem de Hristiyan Araplar tarafından savunuluyordu. 1900'de yazılmış Türk despotizmine karşı etkili bir risalenin müellifi olmasıyla tanınan
Suriyeli Abdurrahman El-Kevakibî (ö. 1902), İslam tarihindeki Arap idareciliğinin faziletlerini sayarak bunu, Mekke'de Kureyşi bir Arap Halifeyi kaim kılma fikrine gerekçe olarak kullanıyordu. Ulusçu gerekçelere de dini düşünceler kadar önem veriyordu: Araplar' diyordu, 'Islam toplumunun kurucusudurlar ve bu onların, azamet, grup dayanışması, sebat ve fiziki zorluklara intibak kabiliyetleriyle biraraya gelince onları Hilafete müstehak kılıyordu'