Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Kroisos'a gelince, başına gelen şuydu: Bir oğlu vardı, daha önce de söylemiştim, genç bir adam, bütün erdemlere sahip, ama konuşamıyor. Göz kamaştırıcı eski günlerindeyken, Kroisos bunu iyileştirmek için elinden geleni yapmış, bin çeşit çareyi denemiş, bu arada Delphoi orekline de başvurmuştu. Pythia ona şu cevabı vermişti: Lydia'nın güçlü kralı, hiç de ihtiyatlı değilsin. Sarayında işitmeyi isteme, çocuğunun Duymayı o kadar özlediğin sesini. Çevreni saran şimdiki sessizliği daha hayırlı onun, Zira o, acılı bir günde konuşacak. Kentin düştüğü gün, kendisini tanımayan Persler, onu öldürmek için üzerine doğru yürüyorlardı. Kroisos bunu gördü, ama felaket öyle çökmüştü üzerine ki, korunmaya değmez sayıyordu kendisini; ölüm bir hiçti artık onun için; ama oğlu, o dilsiz, Pers'in gelişini gördü, üzerine çöken korku ve acı, tutuk dilini bağlayan ipleri kırdı ve "Kroisos'u öldürme!" diye bağırdı. İlk olarak konuşuyordu ve artık ömrü boyunca da dili çözülmüş oldu. İşte böyle ele geçirdiler Persler Sardes'i ve Kroisos'u, on dört yıllık bir saltanattan sonra on dört günlük bir kuşatma sonunda onların eline düştü canlı olarak. Ve böylece yerle bir etti bir büyük imparatorluğu, oraklin dediği gibi, yani kendisininkini. Persler, tutsağı Kyros'a götürdüler. Kyros odun yığdırdı, üzerine zincire vurulmuş olan Kroisos'u çıkarttırdı; iki yanında iki kere yedi Lydia çocuğu yer almıştı. Kyros bunları bir ganimet sunusu olarak tanrılara kurban etmek mi istiyordu? Bir adağı vardı da onu mu yerine getiriyordu? Yoksa Kroisos'un dinine ne kadar bağlı bir insan olduğunu öğrenmişti de, gelsin bakalım tanrıları da onu diri diri yanmaktan kurtarsınlar diyerekten mi çıkarmıştı odun yığınının üzerine? Neden olursa olsun, o böyle yaptı diyorlar. Ve ekliyorlar: Kroisos, odun yığınının üstünde ayakta durmuş; böyle tam bir felaketin ortasında Solon'u düşünecek zaman bulabilmiş ve şu sözün tanrısal anlamını kavramıştı: "Hiçbir canlı mutlu değildir"; bunu düşünmüş, göğsünden derin bir inilti yükselmiş ve karanlık bir dilsizlikten çıkarak, üç kez, "Solon!" diye bağırmış. Bunu işiten Kyros, adamlarına buyurda, "Kroisos'tan sorunuz, bu çağırdığı kimdir?" diye; bunlar odun yığınına yaklaşıp sordular. Kroisos bir süre sustu, cevap vermedi, sonra kesin bir emir üzerine şunları söyledi: "Bir adam ki, dünyayı yöneten kişiler onunla konuşabilmiş olsalardı, bu benim için büyük hazinelerden daha değerli bir şey olurdu." Bu sözlerden bir anlam çıkaramadılar ve bu sözün ne demeye geldiğini söyletmeye çalıştılar. Yakasını sıyıramadığı sıkıcı sorulara karşı Atinalı Solon'un nasıl geldiğini, gördükleri karşısında nasıl şaşırdığını, onu nasıl bir söylevle küçük düşürmüş olduğunu ve olayların nasıl, onun aslında kendisine, Kroisos'a değil, daha çok bütün insanlığa ve özellikle kendilerinin mutlu olduğuna inanan insanlara yöneltilmiş olan sözlerine hak verdiğini, bir bir ve içtenlikle anlattı. Kroisos bunları söylediği sırada ateş verilmiş, odun yığını uçtan uca alev almaya başlamıştı. Ama tercümanların dilinden bu sözleri dinleyen Kyros'un yüreği sızlamıştı ve düşünüyordu ki, kendisi de bir insandır ve yakmak için diri diri ateşe verdiği adamın, zenginlik bakımından kendisini kıskanacak bir şeyi olmamıştır ve bir gün kendi başına da böyle bir şey gelebileceğinden ürkmüştür, çünkü dünyada insanoğlunun güvenebileceği hiçbir şey yoktu ve ateşin hemen söndürülmesini, Kroisos ve arkadaşlarının odunların üstünden indirilmesini emretti.
Sayfa 49 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
·
46 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.