Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

272 syf.
·
Puan vermedi
11)
Oscar Wilde
Oscar Wilde
"Birini çok sevmişsem adını asla başkalarına söylemem. Ona ait bir parçayı başkalarına teslim ediyormuşum gibi gelir bana." "Erkekler yoruldukları için, kadınlarsa meraktan evlenir."
Dorian Gray'in Portresi
Dorian Gray'in Portresi
Hiç hayatınızda ellerinizle bir canavar oluşturdunuz mu? Oluşturduysanız bunu kontrol mu ettiniz yoksa ipini bıraktınız mı? Aslında Dorian Gray'in Portresi benim için bu iki sorunun cevabından oluşuyor. O kadar derin bir kitaptı ki her karakterde kendimden bir parça buldum. Çok güzeldi ve akıcıydı. Benim reading slump'tan kurtulma aracımdı. Güzel ve etkileyici roman arıyorsanız mutlaka okuyun, aramıyorsanız da okuyun! Okuyun ve okutun... Kitapla ilgili anlatacağım çok şey var aslında ama hepsi spoiler içeriyor. Bu nedenle yazdığım her kelimeyi aklınızda tutun ve okuyun. Oscar Wilde İrlanda'nın tanınmış göz cerrahlarından olan Sir William Wilde ve başarılı bir yazar, genç İrlandalı devrimcilere örnek bir şair olan Jane Francesca Wilde'ın ikinci çocuğu olarak Dublin'de doğdu. Babası 1864’te tıp bilimine hizmetleri nedeniyle şövalye unvanı almıştı. Haziran 1855'te aile lüks bir bölgeye taşındı. Wilde’ın kardeşi Isola burada doğdu. Jane Wilde burada cumartesi akşamları Sheridan le Fanu, Samuel Lever, George Petrie, Isaac Butt ve Samuel Ferguson gibi isimleri davet ettiği partiler düzenlerdi. Wilde 9 yaşına kadar evde eğitim gördükten sonra Portora Kraliyet Okulu’na kaydoldu. Yazları aileyle geçiren Wilde kardeşler George Moore’la oyunlar oynardı. Portora’dan mezun olduktan sonra Dublin’deki Trinity Kolejinde 1871'den 1874'e kadar eğitim gördü. Sıra dışı bir öğrenciydi, Trinity öğrencileri için en büyük ödül olan Berkeley altın madalyasını ve aynı zamanda Oxford Üniversitesi Magdalen Koleji’nden bir burs kazandı. Burada 1874'ten 1878’e kadar eğitimine devam etti ve en önemli ilkelerinden biri hayatı sanata yaklaştırmak olan estetik akımının bir parçası oldu. Magdalen’deyken 1878 Newdigate Ödülü’nü Ravenna şiiriyle kazandı. Bu şiiri Encaenia’da okuyup kaybetmiş, fakat ödülü daha sonra Tarihsel Eleştirinin Yükselişi makalesiyle almıştı. Oxford'dan mezun olduktan sonra Wilde, Florence Balcomb ile tanışacağı yer olan memleketi Dublin’e gitti. Fakat Florence, yazar Bram Stoker ile nişanlanınca Oscar, ona İrlanda’yı terk edeceğini yazdı. 1878’de İrlanda’dan ayrıldı ve buraya küçük ziyaretler gerçekleştirmek için, sadece iki kez döndü. Sonraki altı yılını Paris, Londra ve ABD’de geçirdi. Londra’da kraliçenin danışmanlarından olan Horace Lloyd’un kızı Constance Lloyd ile tanıştı. Wilde ve Lloyd 29 Mayıs 1884'te Paddington, Londra’da evlendiler. Constance’ın 250 sterlinlik maaşı ikisinin de lüks bir yaşam sürmesini sağlıyordu. Çiftin bu evlilikten iki çocukları oldu: Cyril (1885) ve Vyvyan (1886). Babalarının yankı yaratan davasından sonra Constance ve çocuklar Holland soyadını aldılar. Constance 1898’de geçirdiği belkemiği ameliyatından sonra öldü. Cyril ise I. Dünya Savaşı’nda Fransa'da savaşırken öldü. Vyvyan uzun süre çevirmenlik ve yazarlık yaptı. Anılarını 1954’te yayımladı. Vyvyan’ın oğlu Merlin dedesi hakkında araştırmalar yaptı. Wilde’ın yeğeni Dolly, yazar Natalie Clifford Barney ile yaşadığı lezbiyen ilişkiyle tanınmaktadır. İrlandalı oyun yazarı, şair ve öykücü Oscar Wilde'ın, 1882 dolaylarında Amerikalı litografyacı ve fotoğrafçı Napoleon Sarony tarafından üretilen portresi. Dönemin ünlü simalarını, alışılagelmişliğin dışına çıkan pozlarıyla sergileyen Sarony, Wilde'ın Amerika Birleşik Devletleri'nde bulunduğu bu dönemde bir dizi fotoğrafını çekebilme fırsatını yakaladı. Magdalen Koleji’ndeyken Wilde estetizm hareketindeki fikirleriyle tanındı. Saçlarını uzattı, "eril" sporlara karşı küçümsemesini her fırsatta dile getirdi ve odasını papatya, lale ve benzeri objelerle dekore etti. Söylentilere göre bu hareketi ona River Cherwell’de bir boğma girişimine ve odasının dağıtılmasına yol açtı, fakat estetizm fikri halk arasında daha tanıdık ve olağan bir hale geldi. Springfield Republican gibi bazı yayınlar, Wilde’ın Boston gezisi sırasındaki estetizm ile ilgili konuşmalarından sonra onun anlayışının, güzelliğe ve estetiğe övgüden çok şöhret amacıyla yapılan bir hareket olduğuna karar verdi. Ayrıca Wilde’ın giyim tarzı da Higginson gibi eleştirmenlerin odak noktası haline geldi. Higginson, Unmanly Manhood gazetesine yazdığı mektupta Wilde’ın dişiliğinin erkek ve kadınların davranışlarını etkileyeceğinden ve şiirinin erkekleri dişil züppeliğe yaklaştıracağından endişe duyduğunu belirtti. Ek olarak Wilde’ın edebiyatı, eşcinselliği ve kişisel imajını inceleyerek onun hayat tarzını ve eserlerini ahlaksız bulduğunu açıkladı. Wilde, John Ruskin ve Walter Pater’dan derin anlamda etkilenmişti. Bu iki edebiyatçı sanatın hayattaki yeri üzerine makaleler yayımlamışlardı. Wilde daha sonra ironik bir biçimde Pater’in depresif duyguları hakkında yorum yapacaktı: Pater’in ölüm haberi üzerine "O daha önce yaşamış mıydı ki?” demişti. Pater’in üslubuyla Dorian Gray’in Portresi’nde “Bütün sanatlar aslında kullanışsızdır." demişti. Bu yorum edebi anlamda okunmalıydı çünkü filozof Victor Cousin tarafından oluşturulan "Sanat sanat içindir." ideolojisini içinde barındırıyordu. 1879’da Wilde, Londra’da estetizm dersleri vermeye başladı. William Morris ve Dante Gabriel Rosetti’nin okulunun tanıttığı estetizm, İngiliz mimarisinde büyük yer edinmişti. İngiltere’nin önde gelen estetik sanatçısı Wilde zamanının en göze çarpan simalarından biri oldu. Yine de zaman zaman paradoksları ve esprili sözleri nedeniyle garipsendiği de oluyordu. Estetizm, genel olarak Gilbert ve Sullivan’ın operası Patience (1881)’ta karikatürize edilmişti. Patience, New York’ta büyük başarı sağlamışken; Estetizm, Amerika’nın kalan kısımları için hala anlamsız bir isimdi. Bu nedenle Richard D’Oyly Carte, Wilde’ı Amerika’da yapılacak bir konferanslar serisine davet etti. D’Oyly Carte bu gezinin Patience’ın başarısını daha da artıracağına inanıyordu. Bu gezi Wilde’ın 3 Ocak 1882’de SS Arizona gemisiyle Amerika’ya varmasıyla başladı. Bu olaya ait bir kanıt olmamasına rağmen, Wilde'ın bir gümrük memuruna "Deham dışında beyan edecek hiçbir şeyim yok." dediği rivayet edilir. Amerika ve Kanada’ya yaptığı tur sırasında Wilde birçok kasaba eleştirmeni tarafından ayıplandı. The Wasp Wilde, estetizmi küçümseyen bir karikatüre gazetesinde yer verdi. İngiltere’ye döndükten sonra Wilde, Pall Mall Gazette’de 1887’den 1889’a kadar köşe yazarlığı yaptı. Daha sonra Woman’s World dergisinin editörü oldu. Wilde hayatının büyük bir bölümü boyunca sosyalizmi destekledi. Ayrıca özgürlükçü yanını da Sonnet to Liberty şiiriyle gösterdi. Wilde ayrıca bir pasifistti. Ve "Özgürlük kanlı elleriyle geldiğinde onunla el sıkışmak zor olacak." demişti. Politika hakkındaki ana yazısı "Sosyalizmin Etkisindeki İnsan Ruhu" dışında Daily Chronicles’a hapishane reformunu destekleyen yazılar yazmıştı. Lady Florence Dixie’nin 1890’da yazdığı Gloriana ya da 1900 Devrimi adlı romanda Hector l'Estrange kılığındaki Gloriana’nın Avam Kamarası'na seçilmesiyle kadınlar oy hakkı kazanıyordu. Dixie’nin l’Estrange karakterini yaratırken Wilde’ı temel aldığı açıktır. Oscar Wilde ve Lord Alfred Douglas, 1893 Wilde çoğu yerde biseksüel olarak nitelendirilmesine rağmen kendini Yunan kültüründen gelen bir erkek aşkı geleneğine bağlıyor ve Sokratik olduğunu iddia ediyordu. Şu kişilerle birliktelik yaşamıştı (kronolojik sıraya göre): Frank Miles, Constance Lloyd (karısı), Robert Baldwin ve Lord Alfred Douglas. Wilde ayrıca birçok jigoloyla da beraber olmuştu. Tarihçiler genellikle Wilde’ın homoseksüelliğinin farkına 17 yaşındaki Robert Ross’a âşık olduktan sonra vardığını söylerler. Neil McKenna’nın The Secret Life of Oscar Wilde adlı biyografisinde Wilde’ın homoseksüelliğinin farkına 16 yaşındayken başka bir genç erkeği öptüğünde fark ettiği yazar. McKenna’ya göre Wilde 1874’te Oxford’a vardıktan sonra cinsel eğilimini keşfetti ve daha çok esmer ve sıska erkeklerden hoşlandığını öğrendi. 70'lerin sonlarına doğru Wilde eşcinsel aşkı konusunda kendisiyle aynı düşüncelere sahip bir arkadaş grubuna sahipti ve bu sıralarda Walt Whitman’la tanıştı. Bir arkadaşına Whitman’ın cinsel yönelimini açık edecek biçimde "Walt’ın öpücüğü hâlâ dudaklarımda" dediği bilinir. Wilde, 1884'te Constance Lloyd ile evlendi. Wilde, Ross’la ilk tanıştığında kendi cinselliği konusunda hâlâ tam olarak bilgili değildi. Ross, Wilde’la tanışmadan önce de ona hayrandı ve Victoria döneminin katı ahlak anlayışına karşı ilgisizdi. Sonraları Ross, Lord Douglas’a Wilde’ın ilk erkeğinin kendisi olduğunu söyleyerek aralarında büyük bir kıskançlık başlattı. Wilde kısa zamanda içinde genç erkeklerin bulunduğu bir hayata atıldı. Ona göre ilişki panterlerle ziyafet çekmek gibiydi ve tehlike zevkin yarısıydı. Hemcins aşkı ilk kez Bay W.H.'nin Portresi adlı yapıtında işledi. 1891 yazında Lord Douglas onu şair Lionel Johnson’la tanıştırdı. Aralarında büyük bir dostluk başladı. Bu ilişkinin cinsel bir içeriği olmadığını, sadece entelektüel seviyede olduğunu daha sonraları Lord Douglas söyleyecekti. Oscar Wilde: “Basil bendim, Lord Henry insanların görmek istediği bendi, Dorian ise benim olmak istediğim kişiydi.”
Dorian Gray'in Portresi
Dorian Gray'in PortresiOscar Wilde · İş Bankası Yayınları · 202172,6bin okunma
·
1 artı 1'leme
·
120 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.