Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

320 syf.
10/10 puan verdi
Dikkat dikkat
1. Bu kitabı kendiniz için okuyunuz 2. Bu kitabı sevdikleriniz için okuyunuz ve okutunuz. Melez olmanın verdiği avantajla dünyanın her tarafına gidebilen, çabucak kaynaşabilen ve bilgi toplayan bir gazeteci yazar düşünün! Sürekli bir koşuşturmanın içindesiniz. Gün içinde çoklu görev ve işleriniz vardır. Derin düşünmeniz gereken meseleleriniz vardır. Ama olmuyor, değil mi? Çok çabuk dikkatimiz bozuluyor ve yoruluyoruz. Bir gün birden karar alıyor. İnternetten ve televizyondan uzak bir küçük yerleşime gidiyor. Peki sonra.? Telefonuma gelen bir bildirimle okuduğum kitabı bırakıyorum. Bir bakmışım zaman akmış, gece yarısı olmuş artık uyumam gerekiyor. Yarın mesai var. Uyumam gerek… ama mavi ekrandan gözümü ayıramıyorum. Ertesi sabah mesaide daha yorgun hissediyorum. Alakasız bir şekilde elim telefona gidiyor ve sürekli bakma ihtiyacı hissediyorum. Size tanıdık geldi mi? Öyle bir kitap yazmış ki dijital dünyadan sizi uyandırmaya çalışıyor. Facebook, Instagram, Twitter, snapchat, tinder, Google hatta gmail uygulamasının içeriğinden çok gerçekler öğreneceksin. Onların aslında iyi niyetli olmadığını, etik değerlerinin dışarısına çıktığını ve yaptıkları uygulamalardan kendi çocuklarından bile koruduğunu öğreneksiniz. Silikon vadisindeki yazılımcıların neden istifa ettiklerini anlayacaksınız. Tüm bu uygulamaların tek amacı sizi ekranlarda tutmaktır. İçerisindeki algoritmalar sizin ilgi duyduğunuz alanlara göre kodlandığı için ekranda uzun tutmaya çalışıyor. Ve ne kadar çok vakit geçirirseniz hepimizin bildiği gibi o kadar reklam karşımıza çıkıyor. Neden? Çünkü sürekli para kazanmak istiyorlar. Senin yaşamın ve dikkatinin onlar için bir önemi yok. Bu kitapta sosyal medyanın bilinmeyen diğer çirkin yüzünü okuyacaksınız. İyi bir mont alacaktım. Google’a bir sefer mont modellerini arattırdım, arattırmaz olaydım. 1 aydır sosyal medya hesaplarında mont reklamlarına maruz kaldım. Artık bağırasım var. Ben alacağımı aldım, yeter! Gözetim kapitalizmin fişini elbette çekeceğim. Ama bu kolay olmayacak. Öyle ya da böyle biraz bağımlısı olmuşuz hemen vazgeçemiyoruz. Tabi ki internet hep zararlı değildir. Gelişmemiş ülkelerde ve güvenlik güçlerinin her türlü davranışlarına karşın adalet arayan insanların seslerini duyurmaları, seferber olup direnç göstermelerini sağlamıştır. Hayatımızı birçok alanda kolaylaştırdığı gerçektir. Fakat sosyal medya algoritmaları ters etki yaratıyor. Demokrasi karşıtı güçleri fişekliyor. Üst üste izlediğiniz videolar insanları radikalleştiriyor. Hatta Brezilya’da seçim bile kazandırmış. Facebook ve YouTube öfkeden beslenen algoritmaların dikkat ve odaklanma becerilerimize derinden hasar yaratıyor. Öyle gülünç saçmalıklarla dolduruyor ki çocuklar ve gençler gerçek tehditlerle var olmayan sahte tehditleri ayırt edemez hale geliyor. Zamanla toplumsal sorunlar anlaşılamaz ve çözülemez duruma geliyor. Sevdiklerimizin diken üstünde yaşamasını ister miydiniz? Toplumsal bir çürüme başladığında neyle karşılaşacağız? Dikkat aralığımız daralmışken, kavrama becerimiz gerilerken, inançlarımız komplo teorileri haline getirilirken dünyaya karşı acil sorunlarımızı nasıl çözeceğiz? Küresel iklim krizi, Gazze’de yaşanan insanlık dramı, ülkemizdeki terör faaliyetleri… Odaklanamaz haldeyken bu sorunları çözmemiz nasıl mümkün olabilir? Bütün suç bu teknolojiyi yapanlarda değildir. Bugün hem telefondan hem uygulamalarda ‘rahatsız etmeyin’ fonksiyonunu ve zaman çizelgesini ayrıntılı biçimde kullanmalıyız. Bazı yazarların tüm bu kargaşaya: “Stres bize dayatılan bir şey değil. Bizim kendi kendimize yaptığımız bir şey. Stres bir duygu. Stres bir dizi düşünce. Stresin eriyip gitmesi için farklı düşünmeyi – uğultuyu yapan düşüncelerimizi susturmayı öğrenmek yeterli. Meditasyon yapmayı öğrenmeniz yeterli. Yaşadığınız stres farkındalığa ulaşmayı başarmaktan kaynaklanıyor.” şeklinde önerileri var. Dergilerde renkli sayfalarda yayımlanıyor. Üç çocuğu olan bir ebeveyne, sağlık sigortası kesilen vatandaşa, ilaçlarına parası yetemeyen bir emekçiye bunu söylemek zalimliktir. Diğer taraftan bu cümlelerin üstüne “anı yaşayın” şeklinde düşünme tarzlarımızı etkilemeye çalıyorlar. Zalim iyimserlik, nazik görünse bile bireyin kendisini suçlamasına sebep oluyor. Çünkü çirkin etkileri vardır. Bu eylemleri sürekli yapamayacak ve başarısız olacaktır. Bizden çaldıkları dikkati, yani aslında bizim olanı artık geri almanın vakti gelmedi mi? Böylesine küresel sorunu titizlikle ele alan yazar elbette çözüm önerileri de sunuyor ancak ben burada yazmayacağım. Küresel bir ‘yönlendirilme’ sorununa örgütlenip karşı koymanın vakti geldi. Fakat bunun için okumanızı diliyorum.
Çalınan Dikkat
Çalınan DikkatJohann Hari · Metis Yayınları · 01,477 okunma
··
1 artı 1'leme
·
152 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.