Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Hemen her yerde ve hele ilim ve irfanın zayıf bulunduğu memleketlerde hike aldatmacayla daha çok iş görülür. Güya bütün insanlık yalanı, dolanı ortadan kovarak adalet ve hakikati en saygın makama geçirmek için uğraşıyor. Maazallah böyle bir felaket gerçekleşirse hep siyasetler, tcaretler işlemler durur. Bütün dünya altüst olur. En akıllılarımız her gün aldanıyorlar. En akılsızlarımız her gün aldatıyorlar. Hepimiz daima aldanıyoruz, fakat fırsat düştükçe aldatıyoruz. Bu suretle geçim dengesini biraz düzeltebiliyoruz... Aldanıp da aldatamayanlar... İşte aç kalan güruh bu zavallılardır. Hakikatin büyüklüğünü tanıyıp da onunla dost olamayanlar, o kılığa bürünmüş yalanlarla oyalanırlar. Bu komedya sahnesinin en arka perdesini kaldırıp asırlardan, asırlardan beri insanlardan saklanan gugukları apaçık insanlığa göstermek her memlekette kanunen yasaktır. Ahlâk, âdet ve geleneklerimiz hayallere o kadar geniş bir alan ayırmıştır ki hakikat ona en fazla muhtaç olanların gözlerinde bile daima değersiz ve cazibesiz kalır. Dolayısıyla ilim ve irfan çoraklığı içinde kavrulan memleketlerde değil, fen ve bilgide en ileri giden milletler arasında bile bugün bakıcılık, büyücülük, efsunculuk pozitif bilimlerfen daha fazla revaçtadır. Bugün diyelim ki bir milyon insan arasında ürkmeden hakikati gören ve cesaretle onu bağırabilen kaç düşünür vardır? İşte bu sayı, itirafından sıkılacağımız derecede azın da azıdır. Bu azınlık bu koca kitleyi nasıl uyandıracak? Savaş ahlakı bozdu. Bütün insanlığı felsefe ve irfan bakımından birçok seneler geriletti. Mesela Fransa gibi bir memlekette yazarlarına ödül verilmesi gereken eserlerin yayımlanmasının yasaklandığını görüyoruz. Voltaire'lerin, Diderot'ların ve daha geçen asırdaki Zola'ların, Maupassant'ların hazırladıkları yaklaşımlar ne oldu? Şimdiki düşünürlerin, yazarların, şairlerin etrafa savurdukları fikirleri günlük kokularıyla dolu birer kilise vaazı şeklinde ve kavrayışımızı uyutacak bir ağırlıkta buluyoruz. Bütün romancılar ise halka bir hurafe devri açtılar. Eski zamanın masallarına yeniden geçerlilik kazandırmaya uğraştılar. Bütün dünyaca fikren o kadar tehlikeli bir devirdeyiz ki çirkefi üstüme sıçratmamak için konuyu derinleştirmekten kaçıyorum. Son zamanlarda yeni teorileriyle şöhret olan Yahudi bir filozof, mensup olmadığı dinlere saygısızlığından dolayı çeşitli memleketlerden bilmem kaçar ay hapse mahkum oldu. Her vicdan sahibi bu mahkumiyetleri yerden göğe kadar haklı buldu. Çünkü dinleri eleştirmeye kalkışacaksa çofıt düşünürün Yahudilikten başlaması lazım gelirdi. Einstein'ın Yahudi kalarak filozof olduğu görülüyor. Zamanında Voltaire hiç böyle yapmadı. O alaycılığını, yaman kalemini eleştiri darbelerini, bütün dogma ve geleneklerini bir papaz kadar tanıdığıHristiyanlığına yöneltmişti. Kim diyor ki İsrailoğulları bugün yeryüzünde "millet-i hâkime" değildir. Eski ve yeni dünyada en etkili ve kuvvetli sözlerin hangi dudaklardan çıktığını ve en ustalıklı entrikaların hangi fabrikaların ürünü olduğunu fark edenler hakikati sezmiş olurlar. Ebufazl Enveri gibi bu çağda mucizeler arayan bir kaba sofuyu ikna için ona kuyu dibinde bir cennet bahçesi göstermekten başka çare yoktu. Nurullah Hasip böyle hareket etti. Mevlüde'yle evlenmeyi başardı... Her insanı, hatta her toplumu hoşlandığı yemle avlarlar. Mesele böyle oltalara tutulmayacak kadar insanlığımızı terbiye edebilmektedir. Bilir misiniz eteafımızda Enveri tipine benzeyen ne kadar çok insan vardır. Bunlar berikinden daha tehlikelidirler. Çünkü Enveri budalalığıyla ünlüydü. Ötekiler yaradılışça ona benzeyip de akıllı görünenlerdir. Üzerlerindeki yaldızı kazıyınca altından mükemmel birer Ebulfazl Enveri çıkar. İşte hep bizim, bütün insanların, felaketimizin temeli budur. Eğer hakikat böyle olmasa dünyada ne bir Napolyon çıkabilirdi ne de kendini Türklüğü ve İslamiyeti kurtarmakla görevli bilen Enver Paşa... Kurtarmaya uğraştığı Türklüğü büsbütün harap etti. Bu zafersiz kahramanın kefenlendirmeden gömdürdüğü insanların hesabını eğer cenabıhak ondan soracaksa aman yarabbi!.. Soramayacaksa şöyle böyle günahları işlemekten hiç korkmayalım. Enver son nefesine kadar kendini pek büyük bir işle müjdelenmiş bildi. Üst üste gelen müthiş başarısızlıkları onun kendine güvenini kırdıramadı. Süyasi ve askeri maharetinin son iflası felaketinde İstanbul'dan adi suçlular gibi gibi kuyruğu kıstırıp kaçtı. Hamiyeti onu diğer bir islam beldesine koşturdu. Hiçbir millet ve hükümdarın vermediği, kendi kendine aldığı rütbelerin şereflerini doymak bilmez ruhu için hiçbir vakit yeterli göremedi. Yükselmek bulutların üzerinde taht kurmak istiyordu. Talihi ve gücü sayesinde çıkamadığı bu en son makama bir Bolşevik kurşunu onu uçurdu. Merhum zanneti ki cihanı yenmek Abdulhamid'i korkutmak kadar kolaydır. Henüz çoğumuz hayatın özünü anlayamayacak havada saadet, kuyu dibinde cennet arayan, birbirimizden keramet bekleyen, boş şeylere kapılan vaatlere aldanan saf kimseleriz. Bu dünya henüz büyük komik Moliére çağındn üç adım ileri gitmedi. Daima üstadın ebedi komedyaları tekrarlanıp duruyor. Yalnız sahnenin dekorları değişti. Tarzlarbaşkalaştı. İnsanın mayası hep o maya... Kötüler daha kurnazlaştı. Birbirine zarar verme ilerledi. Fenalık büyüdü.
·
29 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.