.
Felsefenin değeri aslında büyük ölçüde onun belirsizliğinde aranmalıdır. Felsefeden hiçbir şey bilmeyen insan, yaşamını sağduyudan, çağının veya milletinin alışılagelmiş inançlarından ve ailesinin işbirliği veya rızası olmadan zihninde gelişen kanaatlerden kaynaklanan önyargıların tutsağı olarak geçirir.
Böyle bir adam için dünya belirli, sonlu ve açık hale gelme eğilimindedir; ortak nesneler hiçbir soru uyandırmaz ve alışılmamış olasılıklar küçümseyerek reddedilir. Felsefe yapmaya başladığımız anda ise tam tersine, en gündelik şeylerin bile ancak çok eksik yanıtların verilebileceği sorunlara yol açtığını görürüz.
.
.
.